Skip to main content

Posts

TORUMTAY TÜRBESİ

Amasya Valisi Seyfettin Torumtay’ın ölümü üzerine 1278 yılında yaptırılmıştır. Türbe içinde Seyfettin Torumtay’ın torunları ve çocukları vardır. Tamamı kesme taştan yapılmış olan türbenin güney cephesinde dekorlu pencere bulunmaktadır. Pencerenin üst yanlarında palmet ve rumi yapraklarından meydana gelen dört köşe panolar bulunmaktadır. Bu panolar eski Selçuklu Sarayı halılarının taşa gelmiş yegane izleridir.

GÖKMEDRESE CAMİ

1267 yılında Amasya Valisi Seyfettin Torumtay tarafından yaptırılmıştır. Cami; medrese ve mezar odası ile kapalı bir külliye şeklindedir. yanında bulunan kümbet mavi renkte çinilerle süslendiğinden Gökmedrese adını almıştır. Sadece kesme taş mimarisi olgun nisbetleri ve süslemeleri bakımından Anadolu’da eyvan biçimli portali olan bir camidir. Türbe tuğla ve tek renkli koyu yeşil çinilerden meydana gelmiş zikzak motiflidir. Cami Anadolu Selçuklu sanatının en iyi temsilcisidir.

HALİFET GAZİ KÜMBETİ

1242 yılında Selçuklu Emirlerinden Halifet Alp İbni Tuli için yaptırılmıştır. Selçuklu Türbeleri tarzında kare bir taban üzerine sekizgen planlı kule şeklinde yapılmıştır. Türbenin mekan kısmında bir sanduka bulunur. Sandukanın güneye bakan kısmında kabartma olarak kıvrak boynozlu birer koç kafası vardır. Bu iki koç kafasında iki tane kanat takılı Melek başı görülmektedir. Türbe güney cephesi haricinde sade görünümlüdür.

BURMALI MİNARE CAMİ

Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev II. zamanında Vezir Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından yaptırılmıştır. (1237 – 1247) bir çok tamir ve restorasyon sonucu orjinal görünümünü kaybetmiştir.Kıble duvarlarına dikey uzanan ortada daha geniş üç nefi plana sahiptir. Orta nef (Mihrap) önündeki daha büyük kubbe, yan kısımlar tonoz örtülüdür. Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu Kumbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin önemli özelliklerindendir. Her ikiside iç kısma açılmaktadır.

AYNALI MAĞARA

Amasra çevre yolunun Samsun güzergahından sağa ayrılan Ziyaret Beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km. uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz satıhlı bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9.8 m. Yüksekliği 13 m. dir. Mezar ile kaya arasında rutubet olmaması için üç taraftan 1′er metre genişliğinde aralık bırakılmıştır. Dikdörtgen bir kapıdan girilen mezarda dikdörtgen ve kare şeklinde iki oda vardır. Asıl mezar odası dikdörtgen olanıdır. Kare şeklindeki odada Bizanslılar döneminde yapılmış freskler (duvar süslemesi) yer alır. Tonoz kısmında 6′sı sağda, 6′sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem ve Yoannes’ten oluşan bir kompozisyon bulunmaktadır. Alınlık kısmında THE APXI IEPEY (Büyük Rahip Tes) yazısı vardır.

AĞRI İSHAK PAŞA SARAYI

Doğubayazıt ilçesinin 5 km. doğusunda, bir tepe üzerine kurulan saray İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Saray binasının bulunduğu zemin, vadi yakası olduğundan, kayalık ve sert bir yerdir. Eski Beyazıt şehrinin merkezinde olmasına rağmen, bu yapının üç tarafı (kuzey, batı, güney) dik ve meyillidir. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Sarayın giriş kapısı buradadır. Saray, kalelerin özelliğini kaybettiği, ateşli silahların bulunduğu bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı müdafaası zayıftır. Cümle kapısı savunma bakımından en zayıf noktasıdır.Cümle kapısı bölümü, İstanbul ve Anadolu’da kurulan saraylarınkinden farksız olup, taş işçiliği ve oymacılığı yönünden muntazamdır. Türklere özgü tarihi saray örneklerindendir. 366 odadan ...

AĞRI DAĞI

Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve Büyük Tufandan sonra Nuh’un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde bir çok ismi vardır. Başlıcaları, Ararat, Kuh – i Nuh, Cebel ül Haristir. Marco Polonun hiç bir zaman çıkılamayacak dediği Dağa ilk tırmanışı, kayıtlara göre 9 Ekim 1829 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. İkinci kış tırmanışı ise ilk tırmanıştan çok sonra 21 şubat 1970′ de Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirildi. 1980′li yıllarda binlerce dağcı Ağrı Dağını ziyaret etti. Ağrıya tırmanışa 1990 yılında yasaklandı.1998 de Dağcılık Federasyonunun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırıldı.