Skip to main content

Posts

Showing posts from August, 2012

TORUMTAY TÜRBESİ

Amasya Valisi Seyfettin Torumtay’ın ölümü üzerine 1278 yılında yaptırılmıştır. Türbe içinde Seyfettin Torumtay’ın torunları ve çocukları vardır. Tamamı kesme taştan yapılmış olan türbenin güney cephesinde dekorlu pencere bulunmaktadır. Pencerenin üst yanlarında palmet ve rumi yapraklarından meydana gelen dört köşe panolar bulunmaktadır. Bu panolar eski Selçuklu Sarayı halılarının taşa gelmiş yegane izleridir.

GÖKMEDRESE CAMİ

1267 yılında Amasya Valisi Seyfettin Torumtay tarafından yaptırılmıştır. Cami; medrese ve mezar odası ile kapalı bir külliye şeklindedir. yanında bulunan kümbet mavi renkte çinilerle süslendiğinden Gökmedrese adını almıştır. Sadece kesme taş mimarisi olgun nisbetleri ve süslemeleri bakımından Anadolu’da eyvan biçimli portali olan bir camidir. Türbe tuğla ve tek renkli koyu yeşil çinilerden meydana gelmiş zikzak motiflidir. Cami Anadolu Selçuklu sanatının en iyi temsilcisidir.

HALİFET GAZİ KÜMBETİ

1242 yılında Selçuklu Emirlerinden Halifet Alp İbni Tuli için yaptırılmıştır. Selçuklu Türbeleri tarzında kare bir taban üzerine sekizgen planlı kule şeklinde yapılmıştır. Türbenin mekan kısmında bir sanduka bulunur. Sandukanın güneye bakan kısmında kabartma olarak kıvrak boynozlu birer koç kafası vardır. Bu iki koç kafasında iki tane kanat takılı Melek başı görülmektedir. Türbe güney cephesi haricinde sade görünümlüdür.

BURMALI MİNARE CAMİ

Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev II. zamanında Vezir Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından yaptırılmıştır. (1237 – 1247) bir çok tamir ve restorasyon sonucu orjinal görünümünü kaybetmiştir.Kıble duvarlarına dikey uzanan ortada daha geniş üç nefi plana sahiptir. Orta nef (Mihrap) önündeki daha büyük kubbe, yan kısımlar tonoz örtülüdür. Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu Kumbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin önemli özelliklerindendir. Her ikiside iç kısma açılmaktadır.

AYNALI MAĞARA

Amasra çevre yolunun Samsun güzergahından sağa ayrılan Ziyaret Beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km. uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz satıhlı bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9.8 m. Yüksekliği 13 m. dir. Mezar ile kaya arasında rutubet olmaması için üç taraftan 1′er metre genişliğinde aralık bırakılmıştır. Dikdörtgen bir kapıdan girilen mezarda dikdörtgen ve kare şeklinde iki oda vardır. Asıl mezar odası dikdörtgen olanıdır. Kare şeklindeki odada Bizanslılar döneminde yapılmış freskler (duvar süslemesi) yer alır. Tonoz kısmında 6′sı sağda, 6′sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem ve Yoannes’ten oluşan bir kompozisyon bulunmaktadır. Alınlık kısmında THE APXI IEPEY (Büyük Rahip Tes) yazısı vardır.

AĞRI İSHAK PAŞA SARAYI

Doğubayazıt ilçesinin 5 km. doğusunda, bir tepe üzerine kurulan saray İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Saray binasının bulunduğu zemin, vadi yakası olduğundan, kayalık ve sert bir yerdir. Eski Beyazıt şehrinin merkezinde olmasına rağmen, bu yapının üç tarafı (kuzey, batı, güney) dik ve meyillidir. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Sarayın giriş kapısı buradadır. Saray, kalelerin özelliğini kaybettiği, ateşli silahların bulunduğu bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı müdafaası zayıftır. Cümle kapısı savunma bakımından en zayıf noktasıdır.Cümle kapısı bölümü, İstanbul ve Anadolu’da kurulan saraylarınkinden farksız olup, taş işçiliği ve oymacılığı yönünden muntazamdır. Türklere özgü tarihi saray örneklerindendir. 366 odadan

AĞRI DAĞI

Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve Büyük Tufandan sonra Nuh’un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde bir çok ismi vardır. Başlıcaları, Ararat, Kuh – i Nuh, Cebel ül Haristir. Marco Polonun hiç bir zaman çıkılamayacak dediği Dağa ilk tırmanışı, kayıtlara göre 9 Ekim 1829 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. İkinci kış tırmanışı ise ilk tırmanıştan çok sonra 21 şubat 1970′ de Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirildi. 1980′li yıllarda binlerce dağcı Ağrı Dağını ziyaret etti. Ağrıya tırmanışa 1990 yılında yasaklandı.1998 de Dağcılık Federasyonunun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırıldı.

ADIYAMAN ŞİFALI SULAR

Çelikhan İçmesi Çelikhan İlçesi’nin 23 km. kuzeydoğusundadır. İçmerenin suyu mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, hastalıklarıyla böbrek taşı ve şişmanlıkta kullanılması büyük ölçüde faydalıdır. Besni İçmesi Besni İlçesinin 6 km. kuzeydoğusundadır. Bu içmenin suyu böbrek taşlarına, kronik kabızlık, bağırsak ve mide iltihaplarında faydalıdır. Kotur İçmesi Adıyaman’a 25 km. uzaklıkta ve kuzeybatısındadır. Akçalı köyüne 5 km. mesafede şifalı bir soğuk su içmesidir. Bu su bazı mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir.

Kaya Mezarları ve Mağaralar

Turuş Kaya Mezarları Adıyaman il merkezine 40 km. uzaklıkta ve Adıyaman-Şanlıurfa karayolunun 1 km. batısında yer alan Turuş Kaya Mezarları Roma Dönemine aittir. Mezarlar zeminden aşağıya doğru ana kaya oyularak yapıldığından mezarların girişine aşağıya doğru inen 10-13 basamaktan sonra ulaşılır. Bazılarının duvar ve kapı girişlerinde çeşitli figürlerde kabartmalar bulunmaktadır. Dolmenler Dikilitaşın kuzeyindeki kayalık alanlarda, Aşağı hozişi köyü yakınlarında dolmen tipi mezarlar bulunmaktadır. Sala benzeyen iki büyük kayanın birbirine çatılması ile yapılan bu mezarların Taş Devri insanlarından kaldığı tahmin edilmektedir. Zey Adıyaman’a 7 km. mesafede, Zey Köyü yakınında, erken dönem Hıristiyanların yaşadığı yerleşim birimleri bulunmaktadır. Köyde ayrıca Şeyh Abdurrahman Erzincani’ye ait bir türbe ve cami yer alır. Göksu Mağaraları Göksu ırmağı boyunca yer alan 40 – 50 m. yükseklikteki sarp kayalıklar üzerinde doğal mağaralar bulunmaktadır. Besni tarafında Kızılin ve

Adıyaman Kaleleri

Yeni Kale: Adıyaman’a 60 km. uzaklıkta Kocahisar köyü yakınındadır. Kommagene’ler tarafından inşa edilen Yeni Kale, karşısındaki Arsemeia ile birlikte kullanılmıştır. Romalılar ve ardından Memluklular tarafından restore edilen Kale en son 1970′lerde kısmen onarılmıştır. Kale içinde çarşı, cami, zindan, su yolları, güvercinlik kalıntıları ve kitabeler bulunmaktadır. Kale’den Nymphois’e inen su yolu bir tünelle Arsameia’ya başlanmıştır. 80 metreyi bulan bu yolla halen suya ulaşmak mümkündür. Derik Kalesi: Cendere Köprüsünden sonra Sincik yolu üzerindeki Datgeli köyünün yakınlarındaki 1400 m. rakımda bulunan tepenin üzerine kurulmuştur. M.S. 70′lerde Romalılar tarafından inşa edildiği ve 300′lere kullanıldığı tahmin edilen, içerisinde büyük bir tapınak bulunan bölgenin kutsal alanı kabul edilen kalenin hemen yakınında Kommagene döneminde inşa edilen Temenos kalıntıları bulunmaktadır. Gerger Kalesi (Fırat Arsameia’sı): Adıyaman’ın Kahta İlçesine 85 km. uzaklıkta bulunan,

Arsameia Ören Yeri (Nymphaios Arsameia’sı)

Kral I. Antiochos kitabelerinde söz edildiğine göre, Arsameia İ.Ö. 2. Yüzyılın başlarında Kommagene’lerin atası Arsemez tarafından Kahta çayının doğusunda Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş Krallığın yazlık başkenti ve idare merkezidir. Güneydeki tören yolunda Mitras’ın kabartma steli, ayin platformu üzerinde Antiochos-Herakles tokalaşma steli ve bunun önünde Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe yazıtı, yazıtın bulunduğu yerden başlayan 158 m. derine inen bir tünel ile yazıtın batısında benzer bir kaya dehlizi bulunmaktadır. Tepe üzerindeki platformda Mithridathes Callinichos’un mezar tapınağı ve sarayı yer almaktadır. Arsameia ören yeri, Adıyaman’a 60 km. uzaklıktadır.

Misis Mozaik Müzesi

Müze Adana Ceyhan arasındaki tarihi İpek yolu üzerinde, Adana’ya 26 km uzaklıktadır. Adana Bölge Müzesine bağlı olarak 1959 yılında halkın ziyaretine açılan Misis Mozaik Müzesi, Misis höyüğünün batı yönündeki sırt üzerindedir. Bir rastlantı soncu bulunan mozaiklerin tamamı o sıralarda Misis höyüğünde çalışan Prof. Bossert ile Dr. Ludvving Budde tarafından arkeolojik bir kazı sonucu meydana çıkarılmıştır.

Adana Arkeoleji Müzesi

Adana Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin en eski on müzesinden birisidir. Adana’nın ve bütün Çukurova’nın tarihi eserlerinin sergilendiği Müze, ilk defa 1924 yılında Alyanazade Halil Kamil beyin idaresinde Taşköprü civarındaki Caferpaşa Camii’nin Medresesinde açılmıştır. Bir kaç yıl sonra Kuruköprü semtindeki Rum Kilisesine taşınmıştır. Bu binanın da kısa bir süre sonra küçük gelmesi üzerine kilisenin apsis kısmı yıkılarak buraya kâgir bir ek yapılmıştır. 1937 yılında o zamanki Müze Müdürü Ali Rıza Yalgın Çukurova’nın etnografyasını dile getirmek amacıyla müzeye yeni bir seksiyon eklenmiş, böylece Adana Arkeoloji Müzesi aynı zamanda bir “Etnografya Müzesi” halini almıştır.  

Anavarza Antik Kenti

Ceyhan-Kozan karayolundan da gözüken Anavarza Kalesine, karayolunun 28. km’sinde yer alan Ayşe Hoca Köyü içinden 4 km doğuya gidilerek geçmiş yıllarda adı Anavarza köyü olan şimdiki adı ile Dilekkaya Köyüne varılarak ulaşılır. Anavarza Kalesi ve üzerinde yer aldığı kaya kütlesi Ceyhan-Kozan yolundan da gözükmektedir. Günümüzde Anavarza olarak bilinen ve söylenen Adana’nın ve tarihi Kilikya’nın bu önemli şehri ve kalesi kayıtlarda ANAZARBA, AYN-ZARBA ve ANAZARBUS gibi isimlerle anılmıştır. Anavarza antik kentinin bir çok bölümünde kalesi ve surları ayaktadır ancak buna mukabil kalenin yer aldığı kaya kütlesinin hemen batısında yer alan antik kentten, etrafını çevreleyen duvarların bir kısmı ve iç kısımda yer alan birkaç yıkıntı haldeki yapı dışında geriye pek bir şey kalmamıştır.

ADANA TARİHİ CAMİLERİ

Adana’nın en eski Türk yapısı olarak bilinen Akça (Ağca) mescit, Ulu Cami Mahallesinde ve Ulu Cami’ye 60 metre mesafede, 2. Sokakla 4. Sokağın kesiştiği köşede bulunmaktadır. Ramazanoğlu Şahabeddin Bey zamanında Türkmen beylerinden biri olan Ağcabey tarafından yaptırılmış olduğu için bu adı almıştır.  1930′lu yıllarda müze deposu olarak kullanılan yapı, 1964′te ve 1998 depreminde ciddi ölçüde hasar gördükten sonra 2004′te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir ettirilmiştir. Alemdar Camii Alemdar Camii, Adana’nın Beş Ocak Mahallesinde 34. Sokak’ta bulunmaktadır. Kare plan üzerine kesme taş duvarlardan yapılmış olan eser, kitabesine göre 1162 H. (1748) tarihli olup; mimarı Alemdar el-hac Mustafa Hasan Ağadır. Tek kubbeli küçük camiler arasında yer alan Alemdar Camii’nin, beden duvarlarındaki kesme taş işçiliğinden başka büyük bir sanat değeri bulunmamaktadır. Bölgeye has özellikte mekanı örten kubbe, oluklu kiremitlerle kaplanmıştır. Kubbe intikali pandantiflerle sağlanan e

ADANA KALELERİ

Yılan Kale ( Şahmeran Kalesi) Misis ile Ceyhan arasında, ovayı görebilen bir tepe üzerindedir. İç Anadoludan gelip Gülek Boğazı yoluyla Adana, Misis, Payas ve Antakyadan geçen tarihi istila ve kervan yolunun üzerinde bulunan kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkasıdır. Halk arasında Şahmeran Kalesi olarak da bilinen kalede Şeyh Meran adlı bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği söylentisi yaygındır. Dumlu Kalesi Ceyhan’ nın 17 km. kuzeybatısında Sağkaya bucağının Dumlu (Tumlu) köyünün batısında ve 75 m. kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çevresi 800 metredir. Sekiz burçludur. Ovaya bakan doğu köşesinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Tek kapısı doğuya bakmaktadır. Kale içerisinde yapı kalıntıları ve sarnıçlar yer almaktadır. Tepe etrafında kaya mezarları görülmektedir. Kozan Kalesi ve Manastırı: Assurlular tarafından yaptırılmıştır. Kozan Kalesi (Sis) tarihi yol üzerinde stratejik yönden önemli bir konumdad

Adana ve Gezilecek Görülecek Yerleri

Bu yazımızda sizlere, Adanada gezilecek yerlerden söz edeceğiz.  O halde vakit kaybetmeden soralım: Adana’da nereler gezilir? Adana’da gezilecek yerleri şu şekilde sıralayabiliriz; Adana kent merkezinde, Atatürk Evi, Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi mutlaka gezilmelidir. Eski Adana Evleri, Tepebağ, Taş Köprü, Bebekli Kilise, Merkez Sabancı Cami, Ulu Cami gibi noktalar gezilebilir. Adana kent merkezi dışında ise Akyatan Kuş Cenneti, Misis Ören Yeri, Şar Ören Yeri, Anavarza gibi yerleri Adana’da gezilecek yerler arasında sayabiliriz. Ayrıca, Karasus Antik Kenti, Misis Antik Kenti, Şar Ören Yeri, Anavarza Ören Yeri, Misis Mozaik Kilisesi, Atatürk Bilim Ve Kültür Müzesi, Etnografya Müzesi, Arkeoloji Müzesi de Adana’da gezilecek yerler arasında sayılmaktadır. Adana’da nereler gezilir sorusunun yanıtlarını aldıktan sonra sorulacak soru: Adanada ne yenir? Adana’da tabii ki Adana Kebabı yenir ve şalgam içilir. Ayrıca aşlamadan da söz etmek gerekir ki aşlama meyan kökü ile hazırlanmak

Geyikli Yükyeri İskelesi

Çanakkale’yi kısa bir şekilde tanıtan Yükyeri İskelesi,Ezine ilçesinin küçük ama sıcak parçası Geyikli Köyü’nde konumlanmıştır. 1990’lı yıllarda inşa edilen iskele, gezileri esnasında dinlenmeye ihtiyaç duyanları ağırlama görevini üstlenmiştir. Balıkçı gemilerine ve Bozcaada’dan kalkan feribotları da ağırlamayı unutmaz Yükyeri İskelesi. Etrafındaki çay bahçelerinde manzaranın tadını çıkarırken çayınızı yudumlamanın tadını çıkartmak ruhunuza ve beyninize iyi gelecek.

Çanakkale Kilitbahir Kalesi

Tarihi yapılarının yanı sıra köklü tarihini de yaşatmaya devam eden Kilitbahir Kalesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul kuşatması sırasında yaptırılmıştır. 1452 yılında yaptırılan kale Çanakkale’nin karşısında olan Kilitbahir köyünde bulunmaktadır. Ardından Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine restore edilmiştir ve 1870 yılında Sultan Abdülaziz tarafından tekrar restorasyonu yapılmıştır. Papalık Donanması’nın Bizans İmparatorluğuna yardım etmesini engellemek amacıyla yapılan Kilitbahir Kalesi, günümüzde korunması gereken kültürel varlıklar arasında yer almaktadır. Eceabat ilçesinde bulunan bu görkemli kalenin manzarası gözleri dolduracak kadar muhteşem. Çanakkale’nin o benzersiz denizine bakan yüzü gören herkesi selamlar uzaktan.

EFES

Efes  ( Grekçe   Ἔφεσος ,  Ephesos )  Anadolu 'nun batı kıyısında, bugünkü  Selçuk  ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi.  Klasik Yunan  döneminde  İyonya 'nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu  Cilalı Taş Devri  MÖ 6000 yıllarına dayanır. 1996 yılı içinde, Selçuk Aydın ve Efes yol üçgeninin yaklaşık 100m kadar güney batısında, mandalin bahçeleri arasında Derbent Çay'nın kıyısında Çukuriçi Höyük saptanmıştır. Arkeolog Adil Evren başkanlığında yapılan araştırma ve kazılar sonucu, bu höyükte taş ve bronz baltalar, iğneler, açkılı seramik parçaları, ağırşaklar, obsidien (volkanik cam) ve sileks (çakmak taşı), deniz kabukluları, öğütme ve perdah aletleri ele geçirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında, Çukuriçi Höyük'te, Neolitik Dönemden Erken Bronz Çağına kadar bir yerleşimin ve yaşamın olduğu saptanmıştır. Aynı tür malzemeler, yine Selçuk, Kuşadası yolunun yaklaşık 8. km'de Arvalya Deresi'nin bit