Skip to main content

Tarih Boyunca Türklerin Kullandığı Takvimler


Türkler Müslüman olmadan önce “Ay-Güneş Takvimleri” sınıfına giren On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ni kullanıyorlardı. Bu takvimde yıllar, sayı ile değil, hayvan isimleriyle tespit edilmişti. Türklerin milli takvimi olarak kabul edilen bu takvimi Orta Asya’da yaşayan Moğollar, Hintliler ve Çinliler de kullanmışlardır.
İslamiyet’in kabulünden sonra da yer yer birçok Türk topluluğu ve devleti tarafından kullanıldığı bilinen bu takvim, 12 yıllık bir süreden meydana gelir. Her yıl, bir hayvan adı ile isimlendirilir. Bu süreye “küçük devre” denilir. ‘Büyük devre” ise bunun 5 katı olan 60 yıllık devredir. Zaman, bu takvimde, bu şekilde dönüşüm içindedir.
Büyük Türk bilgini Kaşgarlı Mahmud’un 1072-1074 yılları arasında kaleme almış olduğu Divânü Lugâti-t  Türk adlı eserinde belirtildiğine göre, On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ndeki 12 yılın adı söyledir: Sıçan (Sıçgan) yılı, Öküz (Ud) yılı, Pars yılı, Tavşan (Tavışgan) yılı, Timsah (Nek) yılı, Yılan yılı, At (Yund) yılı, Koyun (Koy) yılı, Maymun (Biçin) yılı, Tavuk (Takagu) yılı, Köpek (İt) yılı ve Domuz (Tonguz) yılı.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nde bir gün, 12 eşit bölüme ayrılmıştır. Bunların her birine çağ adı verilir. Çağ, iki saatlik bir zamana karşılıktır. Bir çağ sekiz geh’e ayrılır.
Başlangıçta ay yılı takvim sistemine dayanan bu Türk takviminin Göktürkler döneminden itibaren güneş yılına çevrildiği sanılmaktadır. Buna göre, bir yıl 365 gün 5 saat olarak hesaplanmıştır. Bu takvimde yılbaşının hangi gün olduğu kesin olarak belirtilmemesine rağmen, Ocak ya da Şubat ayı içinde olduğu sanılmaktadır. Yine bu takvime göre, yıl 12 bölüme ayrılır. Bunların her birine ay denilir.
Göktürk, Uygur, Moğol ve biraz farklı da olsa Tuna Bulgarlarına ait belgelerde kullanılan aylar, birden başlayarak sayılara göre, şöyle sıralanmıştır: Aram ay, İkindi (İkinci) ay, Üçünç ay, Törtünç ay, Beşinç ay, Altınç ay, Yedinç ay, Sekizinç ay, Dokuzunç ay, Onunç ay, Bir Yiğirminç ay, Çaksaput ay.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi, başta Hunlar olmak üzere; Göktürkler, Uygurlar, Batı Türkleri ve diğer Türk kavimlerinde uzun yıllar kullanılmıştır. TürkIer Müslümanlığı kabul ettikten sonra, Hicri Takvim’i kullanmaya başladılar. Buna rağmen, On İki Hayvanlı Türk Takvimi son zamanlara kadar Orta Asya’da kullanılmaya devam etmiş, özellikle Kırgızlar tarafından kullanılmıştır.Türk Takvimi’nde haftanın günlerinin ise adı yoktur. Bunlar sayı ile adlandırılır. Mesela, herhangi bir olayın tarihi; Timsah Yılı’nın 5, ayının 14. günü gibi sayılarla ifade ediliyordu.

Müslümanlığa Geçişle Birlikte Türkler Hicri Takvim’i Kullanmaya Başlıyor

12 Hayvanlı Takvim
Türkler İslam dinini kabul ettikten sonra, kendi kültürlerini korumakla birlikte, Arap harfleriyle, o dönemin kültür müesseselerini benimsemişlerdir. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında, Türkler de Müslümanların kullandıkları Hicri Takvim’i kullanmışlardır.
Ancak “Celâli” lakabı ile tanınan Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah (1072- 1092) zamanında, Nişabur’da kurulmuş olan rasathanede çalışan Ömer Hayyam ve arkadaşları hükümdarın da isteği ile burada yaptıkları çalışmalar sonunda yeni bir takvim meydana getirmişlerdir.
Sultan Melikşah’ın lakabı Celaleddin’den dolayı Celali Takvimi adını alan bu takvim, dünyanın, güneş etrafında dönmesine göre düzenlenmiştir. 15 Mart 1079 tarihi ile başlayan bu takvime, göre, bir yıl 365 gün ve 12 ay olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, bir yılın 365 gün 6 saat olduğunun Gregoryen Takvim ile onaya konulduğu kabul edilse de, aslında bu yıllar önce Türk astronomlar tarafından tespit edilmiştir.
Ancak bu takvim Hicret ile başlamadığı için, Müslüman olan diğer devletlerle olan münasebetlerde aksaklığa sebep olduğu için, Melikşah döneminden sonra kullanılmamış, tekrar Hicri Takvim’e dönülmüştür.
Bununla birlikte, Hindistan’da kurulmuş olan Türk devletleri ile İlhanlı hükümdarı Gazan Han zamanında Celali Takvimi üzerinde bazı değişiklikler yapılarak yeni bir takvim daha meydana getirilmiştir. Adına İlhanlı Takvimi denilen bu takvimde yılbaşı Nevruz idi ve bu takvim Afganistan’da da kullanılıyordu. Daha sonra yeniden düzenlenen bu takvim, 1925 yılından itibaren İran’da milli takvim olarak kabul edildi.
Osmanlılar resmi olarak ay yılına dayanan Hicri Takvim’i kullanıyorlardı. Ancak, Hicri yılın Miladi yıldan 11 gün kısa olması dolayısıyla hicri aylar her sene aynı mevsime rast gelmiyordu. Aylar ancak 33 yılda bir karşılaşabiliyordu. Bu takvimin kullanılması dolayısıyla, zamanla devletin gelir ve giderleri arasında farklılık doğmuştu. Çünkü öşür denilen zirai gelir vergisi, Güneş Takvimi’ne göre mevsimden mevsime alınıyordu. Devletin maaş, ücret ve daha başka masraflardan oluşan giderleri ise, Ay Takvimi’ne yani Hicri-Kameri aylara göre ödeniyordu. Bu ise devletin gelir-gider dengesi arasında bozulmaya sebep olduğu gibi, devletin sürekli gereğinden fazla ödeme yapmasına yol açıyordu. Ayrıca bu durum, çalışanların haklarının da kaybolması sonucunu da doğuruyordu.
Bütçedeki bu açığı kapatmak ve mali dengeyi sağlamak düşüncesiyle, resmi işlerde Hicri Takvim yerine, güneş esasına dayanan, fakat yıl rakamı hicri olan bir takvime gerek duyuldu. Bu durumu önlemek için, 1579′dan itibaren mali kayıtlarda özel bir güneş takvimi kullanılmaya başlanmıştı. Fakat bu da tam çözüm getirmediğinden Başdefterdar Hasan Paşa’nın önerisiyle, 1677 yılında Rumi Takvim adı verilen yeni bir sistem geliştirildi.
Esas aldığı kavramlar hem Hicret’e, hem de güneşe dayandığı için, Hicri-Şemsi veya Şemsi-Kameri Takvim de denilen bu takvimde, ay ve günler Jülyen Takvimi’nden gelmeydi. Bu sebeple bu takvime Rumi Takvim denildiği gibi, ekonomik işlerin yürütülmesinde kullanıldığından Mali Takvim adı da verilmişti.
Mali Takvim’in Jülyen Takvimi’nden farkı, yılın Muharrem yerine Mart ayı ile başlaması ve takvimin başlangıcı olarak Hicret esas alındığı için, yıl rakamının değişik olmasıdır. Bu takvimde kullanılan aylar sırasıyla Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrinievvel, Teşrinisâni, Kânunuevvel, Kânunusâni ve Şubat adlarını taşıyordu. Ancak bir süre sonra vazgeçilen bu takvime daha sonra yeniden başlandı.
Osmanlı Mali (Rumi) Takvimi, resmi olarak 1 Mart 1256 tarihi ile başlamaktadır. Bu tarih Hicri Takvim’de 9 Muharrem 1256, Miladi Takvim’de ise 13 Mart 1840 tarihine karşılık gelmektedir.

Miladi Takvim’in Kabulü

Rumi Takvim’de de ayların toplamı 365 gün olduğundan zamanla bu takvimle Hicri Takvim arasında 11 günlük fark ortaya çıkmıştır. Başlangıçtan itibaren Osmanlı Mali Takvimi’nde, Hicri yıl ile Jülyen yılı arasındaki 11 günlük farkın giderilmesi için her 33 yılda bir, bir hicret yılı Rumi Takvim’den düşülüyordu.
Buna “atlanan yıl” veya “sıvış senesi” deniliyordu. Ancak her 33 yılda bir yapılan bu işlem 1871 yılından sonra yapılmamaya başlamış ve o tarihten sonra Rumi yıllarla Hicri yıllar arasında giderek artan farklar meydana gelmiştir. Ayrıca Tanzimat’tan sonra yurttaşa nüfus cüzdanı verilmeye başlanmış ve cüzdanlara kimi nüfus memurları Hicri yılı, kimileri de Rumi yılı yazarak bu işte karışıklığın sürmesine sebep olmuşlardı…
Nihayet, 1332 Mali yılı Şubatının sekizinci günü (8 Şubat 1916) yapılan bir değişiklik ile Mali Takvim’de “Takvim-i Garbi” adı altında Gregoryen Takvim sistemi kısmen kabul edilerek, yılbaşı Mart ayından 1 Kânunusâni’ye yani 1 Ocak tarihine alınmıştı.
Bu sırada 1332 yılı Şubatının 16. günü 1333 yılı Martının birinci günü sayılarak Jülyen takvimine göre yürüyen Mali (Rumi) yıl ile Gregoryen takvimine göre yürüyen Miladi yıl arasındaki gün farkı giderilmişti.
Cumhuriyet’ten sonra ise, her alanda yapılan reformlarla birlikte takvimde de dünya ile aynı takvimin kullanılması için değişik yapıldı. Zira kullanılan takvim Gregoryen Takvimi’ni kullanan başka milletlerle aynı olmadığı gibi, Hicri Takvim ile Rumi Takvim arasında da 3 yıl kadar bir fark meydana gelmişti.
İşte bu farklılığı gidermek için 26 Aralık 1341 (1925) tarihinde kabul edilen 698 sayılı “Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili Hakkında Kanun” ile 1926 yılından itibaren Hicri Takvim’le birlikte bütçe dışında kalan bütün resmi işlemlerden Mali Takvim de kaldırılmış ve 1 Ocak 1926 tarihinde Gregoryen Takvim de denilen Miladi Takvim kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte mali yılbaşı yine 1 Mart olarak kalmıştı. Bu durum 1982 yılına kadar devam etmiş ve nihayet 1 Ocak 1983 tarihinde bu uygulamaya da son verilerek mali yılbaşı da Ocak ayına alınmıştır…

Anadolu İnsanının Kullandığı Takvimler

Resmi takvimler dışında, Anadolu insanının birtakım doğa olayları ve çeşitli gözlemlere dayanarak ortaya koymuş olduğu takvimler de vardı. Bu halk takvimlerine göre, yıl, ‘Kasım günleri’ ve ‘Hızır günleri’ olmak üzere ikiye bölünmüştür.
Kasım günleri 8 Kasım’da başlayıp 5 Mayıs’ta sona erer ve 179 gün sürer. Halkın Hıdrellez dediği “Hızır İlyas” günleri (Hızır ile İlyas’ın buluştukları gün) 6 Mayıs ile 7 Kasım arasındaki 186 gündür.
Halk takviminde, bugün takvimlerimizde de yazılı olduğu gibi, 21 Mart-21 Haziran arasındaki dönem bahar, 21 Haziran-22 Eylül arası yaz, 22 Eylül-22 Aralık arası güz ve 22 Aralık-21 Mart tarihleri arası ise kıştır. Bilindiği gibi bu tarihler gün dönümlerini, yani günlerin ve gecelerin uzama ve kısalma zamanlarını göstermektedir.
Halk takviminde asıl kış 90 gündür. Bu 90 günün 21 Aralık-31 Ocak tarihleri arasındaki 40 günlük dönemine “zemheri” ya da “erbain” denilir. 1 Şubat ile 21 Mart arasındaki 50 günlük dönem ise “hamsin”dir.
Ayrıca “cemre” denilen, sıcak havaların müjdecisi sayılan bir ölçü daha vardır. Sözlük anlamı “ateş koru” demek olan cemrenin birincisi 20 Şubat’ta havaya, ikincisi 27 Şubat’ta suya, üçüncüsü 6 Mart’ta toprağa düşer ve hava,  su ve karaların ısınmaya  başladığına işaret eder. Halk takviminde bunların dışında, bir de önemli soğukların ve fırtınaların belirlendiği günler vardır.


Kaynak: http://www.serenti.org/tarih-boyunca-turklerin-kullandigi-takvimler/#ixzz22tJFZ7fC

Comments

Popular posts from this blog

HackME v8 Free Dowland

 

Coin Farm Crystal Generator 2023

 

İnternet sitemizi blogumuzu arama motorlarına nasıl ekleyebiliriz?

Bu makalede arama motorlarında işletmenizi görünür yapmanın yolları ve sitenizi arama motorlarına kaydetme konusuna değineceğiz. Şimdi  Google ,  Bing ,  Yahoo ,  Yandex  gibi arama motorlarına sitenizi nasıl ekleyebileceğinize değineceğim. Sitenizi Arama Motorlarına Ekleyin Arama motoru , üzerinde yapılan aramalarda sitenizde yer alan içeriklerin taranarak gösterebilmesi için arama motorunun öncelikle sitenizin varlığından haberdar olması gerekir. Buna yardımcı olacak en sağlam yollarından biri sitenizi arama motorlarına manuel eklemektir. Bu işlem zorunlu olmamakla birlikte arama motorlarının sitenizi tanımasını ve dizinlere eklemesini hızlandırıcı, emin bir yoldur. Sitenizi Google Arama Motoruna Ekleyin Google  arama motoruna site eklemek çok basit. Yapmanız gereken sadece aşağıdaki adrese girirek  “url ve yorumlar”  alanlarını doldurarak kaydet butonuna basmak. Burada dikkat etmeniz gereken husus siteniz  http ,  https ,  www  ve  www  olmadan açılıyorsa, her biri için ayrı ayrı si