İbn-i Sina (tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi), Farsça: ابوعلى سينا/پورسينا, Latince: Avicenna; okunuş: āv’ĭ-sěn’ə[1]; d. 980, Buhara yakınları – ö. 1037, Hamedan), filozof, hekim ve çok yönlü Türk bilim adamıdır.
İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240′ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü’ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi’t-Tıb’dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain’de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina’nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı’da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili’den ve İsmail Zahit’ten ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi’nin el-İbane’s aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can’da Şiraz’lı Ebu Muhammed’ten destek gördü (Tıp Kanunu’nu Cürcan’da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240′ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü’ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi’t-Tıb’dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain’de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina’nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı’da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili’den ve İsmail Zahit’ten ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi’nin el-İbane’s aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can’da Şiraz’lı Ebu Muhammed’ten destek gördü (Tıp Kanunu’nu Cürcan’da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn-i Sina, İslamın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya’daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kuran ve Hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Al-Razi ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sina, Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan’daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.
İbn-i Sina’nın kalan 10 ya da 12 yılı Ebu Cafer’in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu yıllarda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hamedan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakalandı. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan’a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek 3 günde bir Kuran okudu. 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında öldü. Kabri Hamedandadır.
Comments
Post a Comment