1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı, Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne ait Azak ve Kılburun kalelerini işgal etmesiyle çıkan ve Rusya ile müttefiklik anlaşması yapan Avusturya ordularının da üç koldan Bosna, Balkanlar ve Eflak üzerinden hücum etmesiyle başlayan bir savaştır.[1][2]
Savaşın nedenleri
Rus Çarlığının başında bulunan Çariçe Anna İvanovna (d. 1693- ö. 1740) (saltanatı 1730-1740) amcası ve kendinden iki Çar önce Rus Çarı olan Büyük Petro (d. 1672 - ö. 1725) stratejisi olan Rusya'nın Karadeniz sahillerini eline geçirerek sıcak sulara çıkma stratejisini uygulamakta devam etmekteydi. Fakat 18. yüzyılın başında Karadeniz Osmanlılara doğrudan doğruya bağlı eyaletler ve Eflak, Boğdan ve Kırım Hanlığı yarı-özerk devletleri ile sarılmış bir Osmanlı gölü halindeydi ve bu deniz çok önemli bir ticaret yoluydu.
Büyük Petro son yıllarında Safevilerin son bağımsız Şahı II. Tahmasp'ın başa geçmesinden sonra İran'da çıkan karışıklıklardan faydalanıp Kafkaslara ve güneye inmek üzere Hazar Denizi kıyısındaki Bakü ve Derbent'i eline geçirmişti. 24 Haziran 1724'de Rusya ile Osmanlılar arasında bir antlaşma yapılmış; Rusların Hazar Denizi kıyılarında bölgeleri kazanmasının Osmanlılarca kabulüne karşılık Rusya da Osmanlıların Gürcistan, Azerbaycan ve Şirvan bölgeleri üzerindeki hakimiyeti kabul edilmişti. Fakat Afganlar İran'a hücuma geçmişler; 1725'de İranlılara destek sağlamak için çağrılan Osmanlı orduları İran'la savaşa başlamış ve İran ve Irak içlerine girmişlerdi. İran'da işler daha da karışmış, Afşar Hanedanı kurucusu Nadir Şah Afganları ülkeden atmayı başarmış ve Osmanlılar da ellerinde bulunan İran bölgelerinin bazılarını geri vermeyi kabul etmişlerdi. Tam bu sırada Eylül 1730'da İstanbul'da Patrona Halil İsyanı çıktı; asiler şehri ellerine geçirdiler ve III. Ahmettahttan indirildi ve I. Mahmut tahta geçirildi. Patrona taraftarları ancak Kasım 1730'da yok edildi. I. Mahmut'un saltanatının başlarında Osmanlı hükümeti İran'la uğraşmaya devam etti. İran Savaşı'nın Ocak 1732'de imzalanan anlaşma ile sona ermesi beklenirken Nadir Şah Ruslar yardımı ileKafkaslarda Osmanlılara hücum edip galip geldi ve Gürcistan ve Ermenistan'ı geri alıp guneyde Irak'ta Osmanlı arazilerine girdi. Fakat Nadir Şah'ın dikkati doğuya Hindistan'a çekilince Osmanlılar ve İran 1736'da eski Kasr-ı Şirin sınırlarına dönmeyi sağlayan bir anlaşma yaptılar.
Avusturya'da Habsburg İmparatoru VI. Karl başka menfaaatler peşindeydi. 1714-1718 yılları arasında Osmanlılarla yapılan savaştan Avusturya komutanı Savoy Prensi Eugen'in savaş alanında galibiyeti ile Pasarofça Antlaşması ile Banat ve Belgrad'ı Osmanlılardan almıştı. Osmanlıların bu bölgeleri geri almasını ve Balkanlar'da güç kazanmasını istememekteydi. İkinci olarak 1735-1738 arasında Lehistan Veraset Savaşı'nda özellikleİtalya'da büyük bölgeler kaybetmişti ve bunlar yerine Balkanlarda Osmanlı bölgelerine özellikle Bosna-Hersek'e gözünü dikmişti. 1727-1729 arasındaki İngiliz-İspanya Savaşı sırasında Avusturya ile Rusya 1726'da bir gizli anlaşma yapmışlar ve Avusturya veya Rusya'nın girdiği bir savaşa diğer ülkeninin asgari 30.000 kişilik bir ordu ile yardım etmesi için anlaşmışlardı. Lehistan Veraset Savaşı'nda bu gizli anlaşmaya göre Ruslar Ren kıyılarında savaşmak icin ordularini Avusturya'ya vermişlerdi. Şimdi Avusturya'nin Rusya'ya karşı yardım sırası gelmişti.
1736'da Osmanlı-İran Savaşı bir barış imzalanması ile sona erdikten sonra Rusya bir savaş çıkratmak için bir bahane-sebep aramaya koyuldu. İstanbul'da bulunan Rus elçisinin raporlarına ve fikirlerine dayanarak Rusya'yı idare eden devlet büyükleri Osmanlı Devleti'nin Patrona isyanı ile içten ve İran'a karşı sürdürülen uzun dış savaştan sonra Rusya gibi güçlü bir yabancı devletin hucumuna karşı koyamıyacağına inanmaya başladılar. Ayrıca Rusya tek başına Osmanlılara hücum etmiyecekti, çünkü bir gizli anlaşmayla Avusturya'nin askeri yardımı ve desteğini sağlamıştı. Avusturyalılarla yapılan gizli görüşmelerle Osmanlı devletinin yenilip Balkanlardan geriye atıldığında hangi ülkenin nereleri eline geçireceği üzerine anlasmaya varıldı. İlk aşamada Rusya'nın Kırım ve Azak Denizi etrafını alması; Avusturya'nın ise Bosna-Hersek'i alması ve Balkanlarda daha ilerleme mümkün olursa daha sonra karşılıklı müzakerelerle anlasmaya varılması önerilmişti.
Osmanlı Devleti de İran Savaşı'nın sona ermesiden dolayı batıda bu iki ülkeye karşı savaştan pek kaçınmayacağı belli idi. 1734 yazında Polonya tahtına Avusturya ve Rusya'nın destek veridiği Saksonya Dükü III. Augustus'un getirilmesi ve Fransa'nın desteklediği kral adayı Stanisław Leszczynski'nin (Loren Düklüğü verilerek) rededilmesi sırasında Osmanlı devlet adamları Avusturya ve Rusya ile savaşa girmeyi düşünmüşlerdi. İran ile savaş bittikten sonra İran'da bulunan büyük Osmanlı ordusu kuzeye Kuban'a doğru sevk edilmişti. İstanbul'daki Fransiz, Ingiliz ve Hollanda elçileri Osmanlı vezirleri üzerinde girişimlerde bulunarak Osmanlıların Rusya ve Avusturya'ya karşı savaşmasını önerdiler. Bunlar arasında Fransız elçisi Villeneuve Markizi Osmanlılar üzerinde çok etkili oldu.
Rusya Osmanlı Devleti'nin himayesindeki Kırım hanının 1735 yılında Güney Rusya'ya yaptığı akınları savaşı başlatmak için bir bahane olarak buldu. O yüzden Kont Burkhard Christoph von Münnich'in komutasındaki Rus orduları 20 Mayıs 1736 tarihinde Kırım yarımadasına saldırıya geçti.
Savaşın Gelişmesi[değiştir]
Rus cephesi[değiştir]
Mareşal Burkhard Christoph von Munnich komutasındaki 62.000 kişilik Rusya'nın Dinyeper ordusu 20 Mayıs 1736tarihinde saldırıya geçerek Osmanlıların elindeki Kırım Yarımdası kıstağındaki Orkapı (şimdiki Perekop kalesine hücum ederek bu tahkimli mevkiyi eline geçirip Kırım'a girdi ve 17 Haziran 1736'da Kırım Hanlığı başkenti Bahçesaray'i eline geçirdi. Bu Rus ordusu yayılarak bütün Kırım'ı yakıp yıkıp ve ahaliyi öldürüp bir çöle döndürdü. Fakat tedarik hatları çok uzatıldığı ve bunun ortaya çıkardığı zorluklar dolayısıyla askerî iaşe, malzeme ve ek asker gücü takviyesi sağlayamadı. Hastalık ve salgın da bu ordunun büyük insan zayiatı vermesine neden oldu. 12 Kasım 1736'da Kırımhanı II. Fetih Giray aç ve perişan Rus ordusunu Kırım'dan tümüyle geri püskürtmeyi başardı.
19 Haziran 1736'da Rusya'nin Kont Petro Lassi komutasındaki Don Kazaklarından oluşan 28.000 kişilik Don Ordusu Rusya'nın Don Irmağı üzerinde bulunan Rus gemi filosuna bindirilerek Azak Kalesi önüne gelip bu kaleyi Osmanlılardan aldı ve Kılburun kalesine de hücum ederek bu kaleyi de eline geçirdi 1737'de Ruslar Dinyester üzerinden Boğdan üzerine girmeyi planlamakta idiler. Ama çok iyi takviyeli Osmanlı ordusu hücuma geçip Rus ordusunu Bender'den attı.
Temmuz 1737'de 40.000 askere yükselen ordusuyla bu sefer General Lassi'nin Don Ordusu Kırım'a yürüdü. Kırım Hanlığı orduları ile yapılan birkaç çarpışmada galip gelerek Karasubazar (1944'e kadar Kasarubazar şimdi Bilohirsk) şehrini aldı. Fakat General Lassi ve ordusu da iaşe ve malzeme kıtlığı nedeniyle Kırım'dan çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada Maresal Munnich Dinyeper Ordusuyla hücuma geçip Özi (şimdiki adı Ochakiv) kalesini eline geçirdi.
1738'de Mareşal Munnich zamanını Osmanlı'lara karşı isyan etmeye teşvik için, Eflak ve Boğdan'dan gelen heyetlerle, Ruslara o bölgelerden Hiristiyan desteği saglama amaciyla, konusmalarla geçirdi. 15 Ağustos 1738 tarihinde Osmanlı-Kırım ordusu Rusların elinden Özi ve Kılburun kalelerini geri almayı başardı.
Mareşal Munnich 1739da Lehistan ile anlaşıp Polonya'ya ait arazilerden geçip Osmanlı ordusunun hiç beklemediği arka cephesine indi. Böylece 19 Ağustos 1739'da Rus ordusu Dinyester nehrini geçerek Hotin yakınlarında Osmanlıordusuyla karşılaştı. 28 Ağustos'da Hotin'in 12 kilometre güneybatısında bir mevkide Serasker Veli Paşa ve Mareşal Munnich ordusu bir çarpışmaya girişti ve Ruslar iki misli daha fazla zayiat vermekle beraber Osmanlı ordusu yenildi. 30 Ağustos'da Hotin kalesi ve sonra da Bender kalesi Rusların eline geçti. Ruslar sonra Eylül içinde Boğdan içlerine yürüdü ve Yaş şehrini aldı. Mareşal Munnich ordusuyla Eflak üzerine yürümeyi planlıyordu, ama 18 Eylül'da Rusya'nın müttefiki olan Avusturya'nın Osmanlılarla barış yapıp Belgrad Antlaşması yaptığı haberi geldi. Bunun üzerine Rusların Boğdan'dan istedikleri yardım gerçekleşmedi. İaşe, malzeme ve asker sıkıntısı aynı Kırım'da olduğu gibi yine Mareşal Munnich ordusunu tehdid etmeye başladı. Barış dolayısıyla tecrübeli Osmanlı ordularının Avusturya cephesinden çekilip ve Rus cephesini takviyeye kullanılacağı gayet açıktı. Bu nedenlerle Rus başkomutanı Mareşal Munnich de Osmanlı devleti ile barış yapılmasını kabul etti.
Ruslar anlaşma yapılması için İstanbul Fransız elçisinin arabulucuğunu kabul etti ve müzakereler Niş'te yapılıp 3 Ekim 1739'da Rusya ve Osmanlı devletleri arasında antlaşma imzalandı. Bu imzalama gerçekte Niş'te yapılmakla beraber antlaşma ismi Belgrad Antlaşması'dır.
Avusturya cephesi savaşları[değiştir]
12 Temmuz 1737'da Avusturya da Rusya'nın yanında savaşa girdi. (80.000 profesyonel asker, 50.000 milis askeri ve 36.000 attan oluşan) Avusturya ordusu Maria Tereza'nin kocası olan Lorenli Franz I. Stefan komutasinda idi. Avusturya orduları üç koldan Osmanlı topraklarında ilerlemeye başladılar.
Doğuki kolordu gücündeki birlikler Mareşal Wallis komutasında Eflak'da ilerlemeye başladı. Eflak üzerinden hücuma geçen bir Osmanlı ordusu Eflak'da ilerleyen Avusturya doğu kolunu Bükreş yakında yapılan bir muharebede yendiler ve kış başlamadan bu Avusturyalıları Erdel'e geri püskürtuler ve Mareşal Wallis'in askerleri Karpat dağlarındaki dağlık geçitleri savunmaya koyuldular.
Batıdaki yine kolordu gücündeki Avusturya koluna Prens Josef von Hildburghausen komuta etmekteydi. Karadağlılar yardımı ile eyalet merkezi Bosnasaray dahil Bosna eyaletini işgale başladılar.
Bosna valisi Hekimoğlu Ali Paşa idi ve Avusturyalılara karşı Bosna'da Osmanlı direnişini organize etti. Avusturya'nın Macaristan'ı aldıktan sonra yaptığı mezalim ve dinsel baskıdan kaçmış olan Macar asıllı kale savunma timarlı birlikleri Bosna kalelerini Avusturya'ya vermemek için büyük direniş gösterdiler. Bu kolordu Banja Luka'yı kuşattı. Hekimoğlu Ali Paşa'nın topladığı gönüllü Bosna birlikleri 4 Ağustos 1737'de bu şehir surları önünde yapılan Banja Luka Muharebesi'nde bu Avusturya kolunu bir bozguna uğrattı ve bu kol Sava Irmağı kuzeyine çekilmek zorunda kaldı.
Esas büyük Avusturya ordusu Mareşal Friedrich Heinrich von Seckendorff (1673–1763) komutasında Morova Irmağı vadisinden yürüyerek ve Hıristiyan Sırp Osmanlı tebası tarafından iaşe ve hatta ek asker sağlanarak 1 Ağustos 1737'de Nişi eline geçirmeyi başardı. Bu ordudan büyük bir kol Khevenhiiller Ludwig Andreas (1683-1744) komutasında Vidin üzerine gönderildi. Ama Vidin'deki Osmanli askerleri bu kuşatmaya hazırlıklı oldukları için başarılı olmadı. Bu kol da Tuna üzerinde Adakale yakınlarında 28 Eylül 1737'da yapılan bir muharebeden sonra çekilip Mareşal Wallis'in güçleri ile birleşti.
Ana Avusturya ordusunun ilerlemesi Osmanlıların beklemediği bir halde olmuştu. Osmanlı orduları çok geçmeden organize olarak karşı hücuma başladı. Orta koldaki Avusturyagüçleri de yaz sonlarında Osmanlı ordularının hücumu altında kaldı. 20 Ekim 1737'de Niş tekrar Osmanlılar eline geçti. Bu Avusturya ordusu batıya doğru çekilmeye başladı. Daglik bir bolgedeki Sirbistan'daki Uzice ve Bosna'daki Drina Nehri üzerindeki Zvornik kalelerini kuşatmaya koyuldular. Ana Avusturya ordusunun Drina üzerine bu yürüşü ile Morova uzerindeki ilerleme sona erdi ve Avusturya ordularının kolları arasındaki bağlantılar ortadan kalktı.
1737 kışında Fransız elçisi Villeneuve Markizi vasıtasıyla yapılan ateşkes teklifleri Osmanlılarca kabul edilmedi.
1738'de Avusturya orduları başkomutanı değişti; Kont von Königsegg-Rothenfels (1673-1751) yeni başkomutan olarak atandı. Osmanlı orduları ataka geçmişti ve Avusturyalılar ise savunma savaşları yapmaları gerekti. Osmanlı orduları Humbaracı Ahmet Paşa (1675-1747) tarafından yapılan reformları benimsemiş, özellikle Sürat Topçularını çok efektif olarak kullanmaya başlamışdı. Osmanlılar yeni topçularının yardımıyla Sirbistan'da bulunan kaleleri aşama aşama ellerine geçirip Avusturyalıları geri itmeye başladılar. Tuna Nehri kıyılarında önemli savunma mevkileri olan Uzice, Semendire ve Adakale Osmanlılar eline geçti. Serdar Sadrazam Yeğen Mehmet Paşa Adakale fatihi adıyla halk arasında ün aldı.Mehadiye kalesi Osmanlılar eline geçip Osmanlılar Banat yaylasına sarkmaya başladılar.
Avusturyalılar İstanbul'da Fransız elçisi olan Villenueve Markizi'nin aracılığı ile barış müzakereleri istediler. Bu müzakerelere İstanbul Fransız ve Avusturya elçileri ve Rusya grandükü ile İstanbul'da başlandı. Fakat müzakereler yavaş gitmekteydi.
22 Mart 1739'da Yeğen Mehmed Paşa sadrazamlıktan ve serdarlıktan azledildi. Yerine Vidin Seraskeri İvazzade Mehmed Paşa geçirildi. Yine Avusturyalılar üzerine hücumlar devam etti. Avusturya ordusunun başkomutanlığına Mareşal Kont Wallis getirilmişti. Wallis 60.000 Avusturya ordusu ile Tuna'yı Pancsova'dan geçip Belgrad'a doğru yürüdü. 21-22 Temmuz 1739'da Belgrad'in hemen doğusunda yapılan Hisarcık Muharebesi'nde Mareşal Wallis komutasındaki Avusturya ordusu büyük bir mağlubiyete uğratıldı. Wallis savaşarak Tune kuzeyine çekilmeye başladı. Osmanlı ordusu Belgrad şehrini kuştamaya aldı. Belgrad kalesi kısa bir kuşatmadan sonra tekrar Osmanlılar eline geçti.
Bu mağlubiyet bir önceki Osmanlı-Avusturya savaşında Savoy Prensi Eugen'in galibiyetleri gibi gayet iyi sonuçlar bekleyen Avusturya başkenti Viyana'da şok tesiri yaptı. Avusturya orduları başkomutanı Mareşal Wallis bir divan-i harp mahkemesinde yargılandı. Sürüncemede olan müzakerelere bu sefer daha ciddiyetle Belgrad'da başlandı ve 1 Eylül'da müzakerelerde anlaşmaya varildi. Resmen 18 Eylül 1739'da Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında Belgrad Antlaşması imzalanıp savaşa son verildi.
Savaşın sonuçlanması[değiştir]
Avusturya, Osmanlı Ordusuna yenik düştüğü için barış istemişti. 18 Eylül 1739 tarihinde Osmanlılarla Avusturya arasında Belgrad Antlaşması imzalandı. Avusturya 1718'dePasarofça Antlaşması ile eline geçirmiş olduğu Sırbistan, Belgrad, Eflak'ın bazı kısımlarını ve Bosna'da bir sınır bölgesini, Banat bölgesi hariç, geri verdi.
Rusya da tek başına kaldığı ve İsveç'ten bir saldırı da beklediği için barışa razı oldu ve 3 Ekim 1729'da Rusya ve Osmanlı Devleti arasında Niş'te yapılan müzakerelerden sonra Niş barış antlaşması imzalandı.
Böylece mütecaviz ve Osmanlı Devleti'nden toprak koparmak azimiyle savaşa giren iki düşman ülke karşısında Osmanlı Devleti, Avusturyalılara karşı büyük galibiyetler kazanarak Belgrad ve Tuna Kalelerini ellerine geçirip yine doğal Tuna boyu sınırına erişmiş; Ruslara karşı önce Kırım'ın talan edilmesi ve bir sıra kalelerinin Ruslar eline geçmesi ile gayet zararlı sonuçlar almakla beraber sonunda Rusların Karadeniz'de kendilerine bir yer elde etme amaçlarına ulaşamasını önlemiştir.
Comments
Post a Comment