Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, (Rusça: Союз Советских Социалистических Республик ,Soyuz Sovetskikh Sotsialisticheskikh Respublik, /sɐˈjʊs sɐˈvʲeʦkʲɪx səʦɪəlʲɪˈstʲiʨɪskʲɪx rʲɪsˈpʊblʲɪk/; kısaca СССР,SSSR) Sovyetler Birliği ya da SSCB olarak da bilinir, Rusya İmparatorluğu'nın 1917'deki Büyük Ekim Devrimi'yle yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde kurulan ve 1991'e değin varlığını koruyan devlet. Avrupa'nın doğu kesimiyle, Asya'nın kuzey kesimi boyunca yayılan SSCB, son yıllarında 22.403.000 km²'lik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkesiydi. Nüfus bakımından da 293.047.571 (Haziran 1991) kişiyle 3. sırada yer alıyordu. Aynı zamanda dünyanın başlıca siyasî ve askerî güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği, batısında Norveç, Finlandiya, Baltık Denizi,Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Romanya, güneyinde Karadeniz, Türkiye, İran, Afganistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Moğolistan ve Kuzey Kore yer alıyordu. Kuzey ve doğu sınırlarını ise Kuzey Buz Denizi ve Büyük Okyanus çiziyordu. Birliğin başkenti Moskova, para birimi ise Sovyet Rublesiydi.
1917 Ekim Devrimi, başka bir deyişle Bolşevik İhtilali ile kurulan SSCB, Soğuk savaş sürecinde ABD'nin karşısındaki güç konumunda idi. 1985 yılında Gorbaçov'un iktidarı sırasında başlayan Glasnost ve Perestroyka ile başlayıp 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen dağıldı ve birliğe bağlı bazı ülkeler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Birliği oluşturan şimdi bağımsız olan 15 devletten 12'si bir araya gelerekBağımsız Devletler Topluluğu'nu oluşturdular.
SSCB Yönetimi
Merkezi[
SSCB Yüksek Sovyeti iki meclisten oluşur: Birlik Sovyeti ve Milliyetler Sovyeti. Her iki mecliste de 750 üye vardır ve her iki meclisin de yasa önerme gücü eşittir. Bir yasa her iki Mecliste çoğunlukla kabul edildiğinde yürürlüğe girer. Birlik Sovyeti’ne tüm halkın nüfusunun eşit biçimde temsilci seçtiği bir organken (300.000 kişiye bir temsilci); Milliyetler Sovyeti’ne seçilecek üye sayısı, Birlik Cumhuriyetleri için 32, Özerk Cumhuriyetler için 11, Özerk Bölgeler için 5, Özerk Topraklar için 1 olarak önceden saptanmıştır. SSCB Yüksek Sovyeti, genellikle yılda iki kez ve iki-üç gün süreyle toplanır. Ne ki her toplantıdan önce ve sonra milletvekili komisyonlarının ve sürekli organ olan Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun çalışmaları nedeniyle yoğun bir yasama etkinliği gösterirdi. Yüksek Sovyet toplantıları arasındaki dönemde Prezidyum, komisyon çalışmalarını eşgüdümlü kılar, milletvekillerinin etkinliklerine yardımcı olur ve devlet başkanlığı işlevlerini yerine getirir. Prezidyum'un 1'i SSCB'nin başkanı, 15'i birlik cumhuriyetlerinin başkanları, 1'i sekreter, 20'si üyeler olmak üzere 37 üyesi var ve iki meclisin ortak toplantısında seçilirler. Her meclis, yönetim dallarına ve etkinlik alanına göre uzmanlaşmış 16’şar milletvekili komisyonu oluşturur. Bu 32 komisyonda yaklaşık 1.000 milletvekili görev alır. Birlik Cumhuriyetleri’nin ve Özerk Cumhuriyetlerin Yüksek Sovyetleri, her cumhuriyetin en yüksek devlet organlarıdır. Tek meclisten oluşurlar ve seçimleri 5 yılda bir yapılır. Milletvekili sayısı cumhuriyetin nüfusuna bağlıdır. Örneğin; RSFSC Yüksek Sovyet’inde 975, Türkmensitan Yüksek Sovyeti’nde 330 üye vardır. Yerel sovyetler, belli bir yönetsel birimde devlet otoritesini uygularlar. İki buçuk yılda bir seçim yapılır ve yaklaşık 2.300.00 temsilci belirlenir.
Cumhuriyetler[
1977 Anayasasına göre SSCB, ulusların kendi yazgılarını özgürce belirlemeleri ve hak eşitliğine sahip Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin özgürce birleşmesine dayalı sosyalist federalizm ilkesi temeli üzerinde kurulmuş ve on beş egemen federe cumhuriyeti kapsayan birleşik federal çok uluslu bir devletti. Federe cumhuriyetlerden her birinin, Birlik Anayasası temeline dayalı ve ulusal özelliklerine göre düzenlenen kendi anayasası ve yüksek devlet erki organları vardır: Yüksek Sovyet, Yüksek Sovyet Prezidyumu, Bakanlar Konseyi, Yüksek Mahkeme, Emekçi Temsilcileri sovyetleri ve onların yürütme komiteleri. Her Cumhuriyet’in Yurttaş ve Ceza Yasası, İş Yasası vb. de içlerinde yasaları, ulusal marşı, bayrağı ve başkenti vardır. Her cumhuriyet yabancı bir devletle doğrudan ilişkiye geçme, antlaşma imzalama, diplomatik temsilci değiş-tokuşunda bulunma ve SSCB’den ayrılma hakkına sahiptir. Kimi birlik cumhuriyetlerinin içinde özerk cumhuriyetler yeralır. 20 Özerk Cumhuriyet’ten 16’sı RSFSC’de, 2’si Gürcistan’da, 1’i Özbekistan’da, 1’i de Azerbaycan’dadır. Özerk cumhuriyetler, federe cumhuriyetin bütünleyici parçası olan bir siyasal oluşumdur; herbirinin kendi anayasası ve yüksek erk organları vardır ve toprakları Özerk Cumhuriyet’in kendi onayı olmaksızın değişikliğe uğratılamaz. Toplamı 8 tane olan özerk bölgelerden 5'i RSFSC’de, 1’i Gürcistan’da, 1’i Azerbaycan’da, 1’i de Tacikistan’dadır. Bunlar, yönetsel özerklikten yararlanan ulusal ve mekansal oluşumlardır. 10’u RSFSC’de 1’i Gürcistan’da, 1’i Azerbaycan’da, 1’de Tacikistan’da yeralan özerk topraklar ise ulusal azınlıklara ayrılmıştır. 1977 Anayasası’na göre SSCB, tüm halkın sosyalist devletidir. Tüm erk halka aittir.
Halk temsilcileri
Halk devlet erkini, SSCB’nin siyasal temelini oluşturan Halk Temsilcileri Sovyetleri aracılığıyla yürütür. Devletin diğer organlarının tümü, Sovyetler’in denetimine tabidir ve onlara karşı sorumludur. Devletin örgütlenmesi ve etkinliği, demokratik merkeziyetçilik ilkesine uygun olarak gerçekleşir. Bir başka deyişle, devlet erk organlarının tümü seçimle gelir ve etkinlikleri konusunda halka hesap vermek zorundadırlar; üst organların kararlarını alt organlar uygulamak durumundaır. Devlet yaşamındaki en önemli sorunlar halkın tartışmasına açılır ve bu konularda halk oylamasına gidilir. Anayasa’ya göre siyasal sistemin gelişmesindeki ana yönelim, sosyalist demokrasinin sürekli derinleştirilmesidir. SSCB’nin siyasal temelini oluşturan Halk Temsilcileri Sovyetleri, hem yasama, hem de yürütme erkine sahiptir. Etkinlik gösterdiği bölgede Sovyetler yalnızca yasa çıkarmakla ve karar almakla kalamaz, aynı zamanda siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeye ilişkin her sorun konusundaki kararları yürütürler. Her halk temsilcisinin, Sovyet’in etki alanındaki devlet kurumlarının tümünü, işletmeleri, devlet çiftliklerini ve kolhozları denetleme yetkisi vardır; Sovyet içinde yürüttüğü çalışmalar konusunda da, seçmenlerine rapor vermek durumundadır. Çalışmaları konsunda seçmenlerin çoğunluğu kendisini yetersiz görürlerse, diledikleri zaman onu görevden alır ve bir başkasını seçebilirler. Her Sovyet kendi etkinlik alanında en yüksek otoriteye sahiptir ve Sovyetler’in tümü tek bir devlet otoritesi sistemi oluşturur. Bu sistem, SSCB Yüksek Sovyeti'ni, 15 Birlik Cumhuriyeti’nin yüksek sovyetlerini, 20 Özerk Cumhuriyeti ve 59.991 yerel Sovyeti kapsar. Her Sovyette devlet yönetim organları olarak hem Bakanlar Konseyleri, hem de Yürütme Komiteleri vardır.
Sovyetler Birliği'nin cumhuriyetleri | ||||
---|---|---|---|---|
Bayrak | Cumhuriyet | Başkent | ||
1 | Ermenistan SSC | Erivan | ||
2 | Azerbaycan SSC | Bakü | ||
3 | Beyaz Rusya SSC | Minsk | ||
4 | Estonya SSC | Tallinn | ||
5 | Gürcistan SSC | Tiflis | ||
6 | Kazakistan SSC | Alma Ata | ||
7 | Kırgızistan SSC | Frunze | ||
8 | Letonya SSC | Riga | ||
9 | Litvanya SSC | Vilnüs | ||
10 | Moldova SSC | Kişinev | ||
11 | Rusya SFSC | Moskova | ||
12 | Tacikistan SSC | Duşanbe | ||
13 | Türkmenistan SSC | Aşgabat | ||
14 | Ukrayna SSC | Kiev | ||
15 | Özbekistan SSC | Taşkent |
Siyasal Sistem
Çok Uluslu Devlet
Rus Çarlığı, sınırları içerisinde birbirinden ırk, dil, din bakımından farklı toplulukları barındırırdı. Bunların arasında Ruslar diğerlerini yönetir konumdaydı. Bütün bu halkları merkezi otoriteye bağlı kılabilmek için Ruslaştırma politikası izlenirdi. Devrimden sonra diğer uluslar Ruslarla eşit konuma geldi. Bağımsızlıkları kabul edilen uluslar federalizm ilkeleri içinde bir araya getirildi. Sovyetler Birliği, 15 birlik cumhuriyetinden meydan gelmekteydi. Ayrıca bunların içinde özerk cumhuriyet, eyalet ve bölgeler vardı. Cumhuriyetlerden her biri, federal devletin yetkisine girmeyen konularda bağımsızdı. Federal devletin yetkileri arasında: -Sovyetler Birliği’nin uluslarası ilişkileri ile savunulması -Sovyetler Birliği’nin iç örgütlenişi -Ekonominin genel yönetimi -Hukuksal örgütlenme ile kültürel örgütlenmenin genel yönetimi
Sosyalist Demokrasi
Devlet iktidarının temel kurumu, iki meclisli Yüce Sovyet’ti. Bu meclislerden biri (Birlik Sovyeti) Sovyetler Birliği’ndeki halkların bütününü, ötekisi (Ulusal Topluluklar Sovyeti) ise federe cumhuriyetleri ve özerk bölgeleri temsil eder. Yüce Sovyet bir yasama organıdır. Yürütme organını oluşturan Bakanlar Kurulu’nu seçen de bu Yüce Sovyettir. Sovyetler Birliği’nde, Batı demokrasilerinde çeşitli biçimlerde uygulanan güçler ayrılığı ya da görev bölünmelerine benzeyen bir durum yoktu. Güçler birliği ve dikey bir yetki paylaşımı vardı. Bütün yetki Yüce Sovyet’in elindeydi. Prezidyum, ondan aldığı yetkileri onun adına kullanıyordu. Bakanlar Kurulu da alınan kararları uyguluyordu.
Tek parti anlayışı
Batı demokrasilerinden farklı olarak, Sovyet demokrasisi tek partiliydi. Bu parti, Sovyetler Birliği Komünist Partisi adını taşıyordu. Komünist Parti’nin kendi kongrelerindeki kararları, Sovyetler Birliği’nin siyasal yaşamında bir aşama niteliği taşırdı. Devlet mekanizmasının ve tüm halkın gerçek dinamosu bu partiydi. Kurulan mahalle, ilçe, il konseyleri ile tüm Sovyet yurttaşları aynı zamanda yönetime katılıyor ve SBKP üyesi sayılıyordu. Tek parti anlayışının ideolojik boyutu ise, sermaye ve emek çelişkisi yok edildiği için, tüm halkın emekçi olması ve bu partinin tüm emekçileri yönetimde temsilî değil, fiilî bir birey olarak görmesidir.
Özgürlüklerin Anlamı
Sovyetlerde özgürlüklerin anlamı Batı’dakinden farklıydı. Marksist anlayışa uygun olarak, özgürlükler, soyut ve mutlak veriler olarak değil, toplum yapısında belli bir sürece göre yapılacak değişikliklerle gerçekleşecek şeyler olarak kabul edilirdi.
Sosyal Tablo
Sosyalist ilkelere dayanan üretim biçimi ve ilişkilerinden dolayı Sovyetler Birliği'nde toplum, bütün kurumlarıyla Batı'dakinden farklı bir toplum yapısı olarak ortaya çıkmıştı.
Sınıfsız Toplum[
Sovyetler Birliği'nde, devrimden önceki eski sınıf ve zümreler kalmamıştı; "Soylular" sınıfı bütünüyle ortadan kalkmıştı; "Ruhban" ise sosyal planda sadece bir meslekti; "Burjuvazi" bütün biçimleriyle tasviye edilmişti. Sovyetler Birliği'nde bir işçinin, bir mühendisin, bir opera sanatçısının topluma verdiklerinin birbirinden farklı şeyler olduğu kabul edilir ve buna göre emekleri karşılanırdı. Bu farklılıklar bir takım sınırlamalara bağlıydı:
- Spekülasyon yoluyla kazanç elde etmek olası değildi. Çünkü Sovyetler Birliği'nde borsa veya tahvil piyasası yoktu.
- Zorunlu gereksinim maddelerinin fiyatları düşük, onun dışında kalanların fiyatları ise yüksek tutulmuştu. Böylece herkes, kısa dönemde zorunlu gereksinimleri karşılandığına ve onun dışında kalanların satın alınması da büyük tasarrufları gerektirdiğine göre para biriktirmek büyük bir önem taşımamaktaydı.
- Bireyin sosyal planda yükselme olanakları -herkese açık eğitim örgütü ile- geniş ölçülere vardırılmıştı. Bir işçi ya da köylü çocuğu kapitalist ülkedekilerden daha kolaylıkla istediği mesleğe sahip olabilirdi
Aile, Kadın ve Çocuk
1917 Ekim Devrimi’nden hemen sonra, aile kurumu parçalanır duruma geldi: Bir yandan, bütün baskıların ortadan kaldırılması ve özgür aşkı savunan bazı anarşistler; öte yandan toplumun içinde bulunduğu iktisadi ve sosyal koşullar, aileyi bir süre sarstı. Evlenme ve boşanma işleri yalınlaştırıldı. Çocuk aldırmak serbest bırakıldı. Zamanla, koşullar iyileştikçe, ailenin güçlendirilmesine önem verildi: 1936’da çocuk düşürmek yasaklandı ve aynı zamanda gebe kadınlara devletin ilgisi ve yardımı artmaya başladı. 1944 yılında aile ile ilgili olarak çıkarılan bir kanunla, evlenme kurumuna verilen değer arttı. Bunun dışında evlilik dışı olan çocuk ve anası maddi ve manevi olarak korundu ve yardım gördü. Kadın, bütün üretim faaliyetlerine katılmaktadır: Kadınlar, kolhozlarda, tarımsal yaşamda çok etkin rol oynarlardı, maden ve sanayide çalışanların %30’da kadındı. Başta, bu doğumların fazla olmasından ileri geliyordu. Çocuk, devletin ücretsiz doğumevlerinde doğardı. Çocuğun bakımına, çok sayıda kreş ve çocuk bahçesiyle devlet destek olurdu. Kreş ve çocuk bahçeleri kentlerden köylere ve kolhozlara kadar yayılmıştı.
Eğitim ve Bilimsel Araştırma
Çarlık Rusyasında çocukların ve yetişkinlerin hemen hemen beşte dördü okuma olanaklarından yoksundu. Rusya’da yapılan 1897 genel nüfus sayımına göre, dokuz yaşında ve daha yukarı yaşta olup okuma yazması olmayanların oranı, nüfusun %76’sını buluyordu. Kadınlarda bu oran %88’e yükseliyordu. Ekim Devrimi’nden sonra, eğitim sorununa, rejimin gelişmesi ve sağlamlaşmasına doğrudan etkisi olan bir sorun olarak bakıldı.
Sovyetler Birliği’nin son dönemlerinde okuma yazma bilen insan sayısı %100'e yaklaşmıştı. 14 yaşına dek kişinin bütün eğitim masraflarını devlet karşılardı. Yüksek öğretimde, geniş bir burs sistemi uygulanırdı. Üniversite ögrencilerinin dörtte üçü civarı devletten burs alırdı. Üniversite öğrencilerinin yarıya yakını işçi ve köylü çocuklarıydı.
Ekonomi
Merkezî sosyalist plana dayalı bir ekonomiye sahip olan SSCB'nin ekonomik temelini üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti oluşturur. Marksist teori, sosyalist toplumda üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini, üretimin ve bölüşümün tamamen merkezi planlama doğrultusunda gerçekleştirileceğini söyler. Ekim Devrimi'nin hemen ardından tüm devlet yönetimine el koyan ve burjuva-kapitalist devlet mekanizmasını parçalamayı hedefleyen Bolşevikler, ülkedeki tüm bankaları, fabrikaları, belirli bir değerlemenin üzerindeki üretim araçlarını bedelsiz kamulaştırmış, tüm dış borçları reddetmişlerdir. Ancak kısa süre sonra, İngiliz destekli Çar yanlılarının Bolşevikler ile tutuştukları iç savaş, Lenin tarafından Savaş Komünizmi kararlarının uygulanmasına sebep olmuştur. Bu dönemde köylünün tarımsal üretiminin bir kısmına devrimciler tarafından el konulmuş, yıllık üretim birikimi ve tüketim miktarı planlanmış ve paranın pazar içerisinde dönüşümü kısıtlanmıştır. İç savaş ekonomiye ağır bir darbe indirmiş, 1920'de üretim birikimi 1914 öncesi dönemin bile gerisine düşmüştür[1]. 1921'de iç savaşın Bolşevikler lehine sonuçlanmasının ardından, Lenin tarafından "bir adım geri, iki adım ileri" şeklinde formüle edilmiş Yeni Ekonomi Politikasıyürürlüğe sokulmuştur. Sovyetlerin sermaye birikimi sağlaması, üretimin canlanması ve endüstriyel kalkınma hamleleri için bir dayanak noktası olması planlanan bu politika ile, köylünün üretim fazlasını pazarda satabilmesine olanak sağlanmış, küçük işletmelere ve küçük burjuvaziye izin verilmiştir. Suikast sonucu sağlığını yitiren Lenin'in 1924'te ölümü üzerine parti genel sekreteri olan Stalin tarafından 1928'e kadar devam ettirilen Yeni Ekonomi Politikası, sonuç itibariyle başarıya ulaşmış ve ekonominin hızla kalkınmasını sağlamıştır[2].
Stalin dönemi, SSCB'nin kısa sürede muazzam bir endüstriyel kalkınma gerçekleştirdiği ve dünyanın en büyük sanayilerinden birisi haline geldiği bir süreçtir. 1928'de Politbüro içerisinde yaşanan sert tartışmalar sonucunda Stalin, Yeni Ekonomi Politikası'nın artık gereksiz olduğunu, komünizme geçiş için modern kapitalist ülkelerin endüstriyel gelişmişlik düzeylerinin hızla yakalanması gerektiğini belirtmiş ve fikirlerini kabul ettirmiştir. Bunun sonucu olarak kesin olarak planlı ekonomiye geçiş yapılmış, tarım kollektifleştirilmiş ve 1928'le başlayan 5 yıllık kalkınma planları uygulamaya konulmuştur. Bu kalkınma planları, ülke kaynaklarının hızlı endüstriyel kalkınma için mobilize edilmesi üzerine kuruluydu. Batı kapitalizmi, 1929-1936 arasında tarihinin en derin talep yetersizliğine bağlı iktisadi krizlerinden birini yaşarken, SSCB liderliğindeki sosyalist dünya zaman/performans açısında medeniyet tarihinin en başarılı kalkınmalarından birini gerçekleştirmiş, 1936'da Avrupa'nın en büyük sanayiisi konumuna yükselmiştir.
2. Dünya Savaşı'nda 20 milyon vatandaşını kaybeden SSCB, aynı zamanda ağır şekilde tahrip edilmişti. Savaşın ardından Berlin'e kadar genişleyen sosyalist cumhuriyetler sonucunda, o zamana kadar içe kapanık ve kendi kendine yeterliliği öne çıkaran Sovyet ekonomisi, hızla dışa açılmış ve Sosyalist ülkeler arasındaComecon adı verilen ekonomik işblrliği organını oluşturmuştur. Ancak yine de dünya ekonomisinin SSCB içerisindeki etkisi zayıftı ve ülke içerisindeki tüm tüketici fiyatlamaları, devlet tarafından planlanıyordu.
1960'larda hemen hemen en önemli ihracat kalemleri son tüketim malları ve tahıl ürünleriyken, ABD ile başlayan silahlanma yarışı SSCB'yi de büyük bir silah ihracatçısı konumuna getirmiştir. Ülke içerisinde planlanmamış ve "ikinci ekonomi" şeklinde tanımlanan bir illegal ekonominin ortaya çıkışı, 1965'te yapılan reformizasyon sonucunda hafifletilmeye çalışılmıştır.
1980'de Japonya tarafından ekonomik büyüklük bakımından geçilen ve dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi durumuna gelen SSCB'de, Gorbaçov 1987'dePrestroyka denilen iktisadi reform paketini açıkladı. SSCB'nin dağılışının iktisadi sebeplere dayandığı iddia edilse de, Yalçın Küçük gibi Sovyetologlar dağılışın ardında siyasi ihanetin olduğu vurgulamışlardır.
Kültür
Sanat
Sovyet yönetimi, devletle kiliseyi birbirinden ayırdı. Ne var ki, uygulamada, Çarlık rejimini tutan bir kısım ruhban, sert yaptırımlarla karşılaşırken, yoğun bir din aleyhtarı propaganda yürütüldü. Olaylar 1924’te yatıştı. 1929 yılında, bir dine inananlara toplantı yapma ve dernek kurma hakkı verildi. 1943’de Ortdoks Kilisesinin kendisine patrik seçmesi ve ruhani meclis kurmasına müsade edildi. Sovyetler Birliği'nde, kilise ve devlet arasındaki ilişkiler özel bir kurum tarafından düzenlenirdi.
Felsefe[
Sovyetler Birliği’nde felsefi araştırmalar resmi olarak Marksist düşünce odaklıydı. Bu, kuramsal olarak nihai felsefi doğru ve nesnellik temeliydi. 1920’ler ve 1930’lar boyunca, Rus düşüncesinin diğer eğilimleri baskılandı (pek çok filozof göç etti, başkaları sürüldü). Stalin 1931’de diyalektik materyalizm’i Marksizm Leninizm ile özdeşleştiren bir karar çıkartarak, bütün komünist devletlerde ve Comintern aracılığıyla çoğu Komünist partide geçerli olacak resmî felsefe haline getirdi. Bolşevikyönetimin başlangıcından itibaren Sovyet felsefesinin resmî amacı (her derste yer alması zorunlu bir öğretim konusuydu), Komünist düşüncelerin kuramsal olarak anlatılmasıydı. Bununla birlikte, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra, hem felsefi hem siyasi mücadeleler damgasını vurmuş ve artık eskisi gibi dogmatik olunmayıp daha ilerici ve olumlu konular tartışılır hale getirmiştir. Evald Vasilevich Ilyenkov 1960’ların önde gelen filozoflarından biriydi, Leninist Diyalektik ve Positivizmin Metafizikliği (Leninist Dialectics & Metaphysics of Positivism) (1979) kitabında, 1920’lerin “mekanikçiler ile “diyalektikçiler” tartışmasını yeniden açtı. 1960’lar ve 1970’lerde analitik felsefe (analytical philosophy) ve mantık deneyciliği (logical empiricism) dahil Batı felsefeleri Sovyet düşüncesi üzerinde iz bırakmaya başladılar.
Comments
Post a Comment