(Osmanlıca: يونان عصياني, Yunanca: Ελληνική Επανάσταση του 1821/1821 Yunanistan İhtilali) Yunanların Osmanlı egemenliğine karşı başlattığı, 1821-1829 yılları arası süren ve Yunanistan'ın Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan ayaklanmadır.
18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ülkelerinin ekonomik ve askeri gücünün artması ve Avrupa'da milliyetçilik akımlarının yayılmasıyla (büyük bir nedeni Fransız İhtilali)Balkanlardaki Hıristiyan milletleri derinden etkilemiş, Osmanlı Devleti'nin gücü azalmış, Yunan milliyetçiliği önem kazanmıştır. Avrupa'daki liberal çevrelerin Yunan bağımsızlığına gösterdiği sempati ve güçlü bir Yunan orta sınıfının ortaya çıkışı milliyetçi harekete geniş bir temel kazandırırken, Osmanlı merkezi yönetiminin giderek zayıflaması Yunan siyasi çevrelerine belirli bir hareket serbestliği kazandırdı. 1790’larda Viyana merkezli olarak ortaya çıkan Yunan milliyetçiliği daha sonra Paris’e taşınmış ve 1821’deki isyana giden yolda en önemli süreç olmuştur. Daha sonra bağımsızlığın fikri kahramanı haline gelecek olan Rigas Fereos ve Adamantios Koraisbu süreçteki en önemli iki filozoftur. Rigas Fereos (1757-1798), Avrupa Aydınlanması ve Fransız Devrimi’nin etkisi altında hürriyet, eşitlik ve kardeşlik ilkelerini benimsemiş ve Yunanların öncülüğünde Balkan halklarının Osmanlı İmparatorluğu’ndan kurtuluşu için mücadele vermiş en önemli Yunan aydınıdır. Osmanlı İmparatorluğu içerisinde demokratik bir devrim gerçekleştirilmesi idealini dile getirmiştir. Anayasa çalışmaları yapmış; temelde Osmanlı’daki bütün milletlerin eşit bir şekilde bir arada yaşayacakları bir düzenden bahsetmiş ve Osmanlı Sultanını ‘tiran’ olarak tanımlamıştır. Osmanlı’da, Fransa’dakine benzer bir devrim hareketi gerçekleştirilmesini ve çok uluslu demokratik yapıda bir devlet kurulmasını savunmuştur. Çok önemli devrim şiirleri yazmış olan Fereos, Montesquieu’nin De l'esprit des lois (Kanuların ruhu) adlı eserini çevirdi ve Napolyon Bonapart ile temas kurup güneydoğu Avrupa’ya özgürlük getirmesi için onu teşvik etmeye çalışmıstı. Ancak, bu dönem 1790’larda III. Selim döneminde Osmanlı diplomasisinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Osmanlı diplomasisi Avrupalı devletler nezdinde etkin hale gelmeye başlamış; Osmanlı aleyhine gelişen fikir akımlarına karşı Avrupa’da önlemler alınmıştır. Bunun sonucunda, o dönemde Osmanlı’daki Hıristiyan azınlıkları kollayan Avrupa devletlerinin politikalarıyla çelişen bir şekilde 1798’de Avusturya, Rigas Fereos’u ve sekiz Yunanlı cumhuriyetçiyi yakalayıp Osmanlı’ya teslim etmiş ve Rigas Fereos kırk gün işkence edildikten sonra idam edilmiştir. Rigas Fereos’un Yunan Aydılanmasına ve Yunan milli hareketine paha biçilmez katkısı ve onun şehit edilmesi, 1821 isyanına giden süreçte Yunanlar için ulusal bir kahraman haline gelecektir. Yunan aydınlanmacılarının, Aydınlanma ve Fransız Devrimi doktrinlerini özümsemeleri ve kendi halklanna kabul ettirmelerindeki rolü çok önemli ve son derece etkindi. Yunan Aydınlanması’na Fereos ve Korais gibi isimlerin yanı sıra Sakız Adası’nda doğmuş "Yunan Halkının Büyük Öğretmeni" Neofitos Vamvas,Anthimos Gazis, Evgenios Voulgaris, Iosipos Moisiodakas ve Dimitrios Katartzis gibi önde gelen Yunan aydınları büyük katkıda bulundu. 1810’larda Yunan ulusal bilincinin güçlendiği bir dönem yaşanmıştır.Adamantios Korais, Rigas Fereos’un devrimci fikirlerini daha ileriye taşıyarak bağımsız Yunanistan’ın felsefi arka planını oluşturmuştur. Sakız kökenli, 1748 yılında İzmir doğumlu Adamantios Korais, genç yaşta Amsterdam'da veParis'te yaşamış ve okumuş, Fransız Devrimi’ni yakından izlemiş ve o dönemin aydınlarıyla ilişki kurmuştu.Antik Yunan Edebiyatı konusunda araştırmalar ve siyasal polemikler ama aynı zamanda edebi metinler de yazmıştır. 1821 Yunan İsyanı’na giden süreçte Korais, özellikle Fransa’daki Yunanlı cumhuriyetçileri örgütleyerek, Kardeşlik Bildirisi ve Savaş Cağrısı gibi risaleleriyle Osmanlı yönetimine sert saldırılırda bulunmuş ve bağımsız bir Yunanistan’ın kurulmasını önermeye başlamıştır.
Osmanlı egemenliği
Yunanların bağımsız bir ülke olarak varlıkları 1453'teki İstanbul'un fethi ve Bizans İmparatırluğu'nun ardılları olan devletlerin de yıkılmasıyla son bulmuştur. Böylece Yanya Adaları, Agrafa Dağları, İsfakiye, Suli ve Mani bölgelerinde bağımsız yaşayan az sayıda Yunanların dışındaki bütün Yunan halkları Osmanlı Devleti'nin egemenliği altına girmiştir. Yunanlar, Osmanlı İmparatorluğunun hemen hemen her tarafına yayılmışlardı. Ancak yoğun olarak Mora, Teselya ve Ege adalarında bulunuyorlardı. Osmanlıların dine dayalı millet sisteminde yerlerini alarak ülkedeki milletlerden biri haline gelmişlerdi. Bu sisteme göre Osmanlı Devleti'nde yaşayan Yunanlar, Fener Rum Ortodoks Partikhanesi'ne bağlı kismen özerklik sahibi bir toplumdu. Dinsel, ekonomik ve kültürel açıdan bazi özgürlüklere sahip olmalarına rağmen, Yunanlar, Gayrimüslimler oldukları için Osmanlı egemenliği altındaki herhangi bir yonetilen gibi "Reaya" denirdi. Reayalar olarak Osmanlı devletine cizye ve haraç gibi büyük vergiler ödemeye mecburdular ve onların toplumsal statüsü müslümanlara kıyasla daha çok aşağı sayılıyordu. Tüm gayrimüslimler gibi askerlik yapmayan Yunanlar, ailelerini şiddetle terk edip devşirme yoluyla zorunlu bir şekilde müslümanlaştıktan sonra, devletin kadrolarında görev almak zorunda kalıyordu
1821 İsyanından önceki isyanlar
Yunan isyanı, tek bir olay neticesinde ortaya çıkmış değildi. Tüm Osmanlı dönemı boyunca (1453-1821) pek çok başarısız isyan ortaya çıktı. Özellikle 17. yüzyılda, Mora başta olmak üzere tüm Yunanistan’da Osmanlılara karşı çok önemli direniş yapılıyordu. 1600 ve 1611 yıllarında Dionysius Filzofu’nun önderliğindeki iki ayaklanma hareketi yaşanmıştır. Yanya’da meydana gelmiş 1611 ayaklanması, Aslan Paşa tarafından bastırılıp (Yanya’daki Aslan Paşa camii bu olay yüzünden onun anısına yaptırılmıştır) başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Osmanlılar, gözaltına aliınan Dionysios Filozofu’nu işkence edip, canlıyken derisini soydular. Yapılan ilk büyük isyan, Rusların destek ve yardımıyla baslatılan Orlov isyanıydı (1770). 18. yüzyılda Ruslar ile olan ilişkiler, Yunanlar arasında özgürlük ve bağımsızlık düşüncelerinin yayılmasına neden oldu. Ruslar 18. yüzyılın sonlarına doğru Rusya'nın daha çok geleneksel din bağlarını kullanarak yürüttüğü etkiler, bölge halkına yönelttiği ayaklanma çağrılarına kadar varan çabaları, özellikle yoksulluk ve topraksızlığın ciddi boyutlara ulaştığı Mora'da geniş destek buldu. Buna göre, 1768 Osmanlı Rus savaşı sırasında Mora kıyılarına gelen Büyük Katerina’nın yakın ortağı olan Amiral Kont Aleksey'nin komutasındaki Rus donanması, Mora’da Osmanlılara karşı bir isyanın çıkmasına neden olmuştu. Orlov kardeşleri, Mora Yarımadasındaki Yunan halkına muhtariyet vermekle görevlendirildi. Ancak 1770 yılında başlayan Orlov isyanı Rusya'dan yeterli yardım göremeyince Osmanli (Müslüman ve Arnavut) birliklerince kısa sürede bastırıldı. Rusların Mora’yi terk etmesinden sonra Orlov isyanına misilleme hazırlayan Osmanlı kuvvetleri, Yunanlara karşı büyük katliamlar yaptılar.Divan-ı Hümayun'un Mora’daki Yunanların öldürülmesi emrini vermesine, kaptan-ı deryalığa getirilen Cezayirli Gazi Hasan Paşa: "Yunanları yok edersek haracı kim verecek?" cevabını vermişti. Sonraki yıllarda, aynı misilleme doğrultusunda, Rus casusu olarak suçlanan Aitolyalı Kosmas, 24 Ağustos 1779’da, Osmanlı yetkililerinden gözaltına alındı ve yargısız infaz edildi.Bunlara ek olarak, öldürülen Yunanların arasında, Teodoros Kolokotronis’in babası olan Konstantis Kolokotronis de yer alıyor. Aynı zamanda Yunanistan’nın birçok yerinde (Mani Yarımadası, Girit) çıkan ayaklanmalar ve özellikle Girit'teki Ioannis Vlachos Daskalogiannis ayaklanması Osmanlı kuvvetlerinden kanlı bir şekilde bastırıldı.Orlov isyanı bastırıldıktan sonra, Rus orduları karşısında güç duruma düşen ve sonunda 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nı kaybeden Osmanlı Devleti'nin, 1774'te imzaladığı Küçük Kaynarca Antlaşması, Rusya'ya Yunan Ortodokslarının koruyuculuğunu vererek yeni müdahalelere açık bir kapı bıraktı.Küçük Kaynarca Antlaşması’nın Yunanlara etkisi
Rusya’nın zaferi ile sonuçlanan savaşın sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) ise başta Yunanlılar olmak üzere Osmanlı hakimiyetindeki Hıristiyan azınlıkların bağımsızlık hareketlerine giden süreci başlatması açısından son derece önemlidir. Oral Sander, Osmanlı diplomasi tarihinde Küçük Kaynarca Antlaşması’nı içeriden dağılma sürecinin başlangıcı olarak niteler ve Osmanlı topraklarındaki Ortodoksların hamisi haline gelen Rusya’nın Yunanistan’ın bağımsızlığına giden süreci başlattığını belirtir. Sonuç olarak, Yunan aydınlanmasının öncülüğünde, Orlof Ayaklanması örneğinde ve Küçük Kaynarca Antlaşması’nın sağladığı Rus korumacılığının güdümünde Osmanlı topraklarına gelen Batılı aydınlanma değerleri Balkanlardaki Hıristiyan toplumlar arasında Yunanlıların öncülüğünde sosyal yaşamın bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Küçük Kaynarca Antlaşmasına Rusların koydurduğu "Yunanlar, Karadenizde Rus bayrağı altında ticaret yapabilir" maddesinin sonucu olarak güçlü bir ticaret burjivazisi Yunanistanda gelişmiş oldu.Osmanlı İmparatorluğundaki ayrıcalıklı durumları sonucu varlıklı bir duruma gelmiş olan Yunan aydınları Avrupa ile sürekli ilişkide olup, milliyetçilik ve bağımsızlık gibi düşünce akımlarınıda öğrenmişlerdi.
Çağdaş Yunan Aydınlanması ve Yunan milliyetçi akımı
Filiki Eterya
Yunanlar, Osmanlı Devletine karşı başlatacakları isyanı yönetmek amacıyla Filiki Eterya adlı gizli cemiyeti kurdular. Filiki Eterya 1814yılında Emmanouil Ksantos, Nikolaos Skoufas ve Athanasios Tsakalof adlı üç genç Yunan tarafından, o zamanki Rusya'da günümüzdeUkrayna'nın sınırları içinde kalan Odessa kentinde kuruldu. Amacı Yunan Bağımsızlık Savaşı hareketini gerçekleştirmek olan bu dernek özellikle Osmanlı topraklarında yaşayan Rumları kışkırtmak için düzenlediği toplantılarda şu kararları aldı: 1. Merkezi Atina'da bulunan Filmousos Cemiyeti, Filiki Eterya'ya bağlanarak, bu cemiyetin batı kültürü almış Yunan gençlerinden yaralanılacak 2. Örgütlenebilmek için gerekli maddi olanakların sağlanması yolunda yeni ticaret şirketleri açılacak 3. Yunan tüccarlarının, ünlü ve etkili ailelerin, kilisenin tanınmış din adamlarının örgüte katılması sağlanacak. Bu kararlarda birleşen cemiyetin merkezi 1818 yılında İstanbul'a taşındı. 12 Nisan 1820 tarihinde yapılan toplantıda, cemiyetin başkanlığına Fenerli Rum İpsilantis ailesi'nin üyesi, Rus ordusunda yüksek rütbeli subay ve Çar I. Aleksandr'ın yaveri olan Aleksandros İpsilantis seçildi. Filiki Eterya, temsilcilerini tüm Yunanistan'a gönderip isyan hazırlayıcı hareketleriyle Yunan halkını birleştirerek, Yunan İsyanı'nın başlamasında son derece etkin bir rol oynamıştır.Çatışmalar
Aynı dönemde milliyetçi hareketi içinde sınıflara ve bölgelere dayalı farklı eğilimler de belirmeye başladi. Soylular ve Rusya'ya bağlı güç odakları dışında, din adamlarının etkin olarak katıldığı köylü hareketi ve adalardaki varlıklı tüccarların desteklediği bağımsızlık hareketi de siyasi sahneye çıktı. Bu farklı eğilimleri biçimlendiren bir etken de büyük devletlerin Yunan milliyetçilerini yanlarına çekme girişimleriydi. Filiki Eterya silahlı bir ayaklanma hazırlığına yöneldi. Venedikyönetiminin ardından birkaç kez el değiştirdikten sonra İngiliz korumasına girmiş olan İon Adaları da anakaradaki siyasi örgütlenmenin bir sığınağı durumuna geldi. Balkanlar'daki Rus nüfuzundan rahatsızlık duyan Avusturya doğuya yayılma politikasının bir parçası olarak Yunan milliyetçiliğine destek veren bir başka güç konumuna girdi. Yunanların bağımsız bir devlet kurma hedefiyle ayaklanmasını sağlayan asıl etken ise, bölgede fiili bir özerkilk elde etmiş olan Tepedelenli Ali Paşaile Osmanlı kuvvetleri arasında Mart 1820'de başlayan çatışma oldu. Yunan ayaklanmasına Markos Botsaris gibi birkaç Αrvanit (Arvanitlerin kökenini bugünkü Yunanistan'ın en eski yerli halklarından olan Pelasglara dayandırmaktadır ve çoğunluğu onların Arnavutlaşmış Yunanlar olduğunu ileri sürümektedirler) komutan önderlik edip Osmanlıya karşı savaşmıştır. Bu çatışma sürerken 1821 ilkbaharında Mora'da patlak veren Yunan ayaklanması.kısa sürede Orta Yunanistan ve Girit'e de sıçradı. Ayaklanmacılar önemli mevziler elde ettiler. Ele geçirilen yerlerde Türklere karşı kitlesel katliamlar yapıldı. Tripolis şehrinde 8.000 - 15.000 başka kaynaklara göre 30.000, Navarin'de de 3.000 Türk, kadın-çocuk ve erkek katledildi. İsyancıların sağladığı ilerleme, 1822 yazında Osmanlı kuvvetlerinin karşı saldırısıyla durdu. Tesalya ve Makedonya Osmanlı denetimine girerken, Yunanlar arasında baş gösteren iç çekişmelerle başını Teodoros Kolokotronis ile Georgios Kοuntοuriotis ve Aleksandros Mavrokordatos'un çektiği iki ayrı merkez ortaya çıktı. Bu çatışmaya karşın Osmanlı Devleti'ne karşı sürdürülen direniş, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa 'nın oğlu İbrahim Paşa'nın komutasındaki ordunun Mora'ya çıkması ve Dramalı Mahmut Paşakomutasında Osmanlı askerlerinin kuzeyden gelerek Mora'ya yerleşmesiyle kırılmaya yüz tuttu.Avrupa'nın müdahelesi
Ama duruma müdahale eden İngiltere, Fransa ve Rusya ekim 1827'de Navarin Deniz Muharebesi'nde Osmanlı-Mısır donanmasını yok edince denge yeniden Yunan ayaklanmacıların lehine döndü. Yunan kuvvetleri İngiliz ve Fransız askeri desteğiyle anakaranın iki yanında kuzeye doğru yayılmaya başladı. Bu sırada Osmanlı Devleti'ne savaş açan Rusya'nın baskısıyla eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasına yol açtı.
| |||||||
Taraflar | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
• Yunan isyancılar (Yalnızca Navarin Deniz Muharebesi'nde) | • Osmanlı Devleti • Mısır Hidivliği | ||||||
Komutanlar | |||||||
Teodoros Kolokotronis Aleksandros İpsilantis Geórgios Karaïskákis † Konstantínos Kanáris Andreas Miaoulis Nikitas Stamatelopoulos Markos Botsaris † Papaflessas † | II. Mahmud Kavalalı Mehmet Ali Paşa Dramalı Mahmut Paşa Hurşid Ahmed Paşa Reşid Mehmed Paşa Ömer Vrioni Nasuhzade Ali Paşa † Koca Hüsrev Mehmed Paşa Kavalalı İbrahim Paşa | ||||||
Güçler | |||||||
|
|
Comments
Post a Comment