Kas antrenmanları sayesinde vücuttaki yağların kasa dönüşeceği yönünde yaygın bir inanış var. Hatta spor eğitmenlerinin bazı yorumları bile bu yanlış bilgiye sahip olduklarını gösteriyor. Lafı hiç uzatmadan hemen soruyu yanıtlayalım: Nasıl ki elmayı armuda dönüştüremezsek yağları da kasa çeviremeyiz. Bilimsel açıdan bunun niçin mümkün olmadığını öğrenmek istiyorsanız okumaya devam edebilirsiniz.
Kas antrenmanları sayesinde vücuttaki yağların kasa dönüşeceği yönünde yaygın bir inanış var. Hatta spor eğitmenlerinin bazı yorumları bile bu yanlış bilgiye sahip olduklarını gösteriyor. Lafı hiç uzatmadan hemen soruyu yanıtlayalım: Nasıl ki elmayı armuda dönüştüremezsek yağları da kasa çeviremeyiz. Bilimsel açıdan bunun niçin mümkün olmadığını öğrenmek istiyorsanız okumaya devam edebilirsiniz.
Yağ Neden Kasa Dönüşmez?
Çünkü bu ikisi ayrı şeylerdir. Vücudumuzdaki yağ denildiğinde iki şey anlaşılır. Birincisi lipid denilen hücrelerimizin bir parçasını oluşturan kimyasallar. İkincisi ise yağların depolandığı adipoz hücreleri. Ne kimyasal yağlar ne de adipoz dokular, kas dokusuna dönüşemez. Kas dokularımız miyositlerden, adipoz dokuları ise adipositlerden oluşur. Bu hücreler “farklılaşmış” hücrelerdir. Yani başka bir hücreye dönüşemeyecek, vücuttaki görevi ile ilgili seçimi tamamlamış olan hücrelerdir. Bu yüzden ne adipozun kas hücresine ne de kas hücresinin adipoz hücresine dönüşmesi mümkün değildir.
Not: Bazı hayvanlarda örneğin bazı amfibi türlerinde “farklılaşmış” hücrelerin, “yeniden farklılaşması” mümkündür ancak insan vücudunun hücrelerinde bu özelliği gösteren bir hücre türü yoktur.
Yağların Kaybetme ve Kas Kazanma Süreci Nasıl işler?
Bu ikisi birbirinden tamamen farklı ve aynı zamanda birbirinin tersi süreçlerdir. Yağ yakmak için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu kaloriyi almaması gerekir. Kas kazanmak için ise kalori gerekir. Peki bu bir paradoks değil mi?
Vücudumuzun ana enerji kaynağı glikoz ve früktoz gibi karbonhidratlardır. Glikoz yağlara ve proteinlere kıyasla enerjiye daha hızlı erişim sağlar. Öte yandan yağlar, glikozun bulunmadığı zamanlarda kullanılmak üzere depolanmış moleküllerdir.
Egzersiz ve diyet yapılmayan bir dönemde kanımızın glikoz seviyesi, yemeklerden sonra yükselir. Bu durumda hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu enerji, kanımızdaki glikozla giderilir hatta ihtiyaçtan fazlası varsa depolanır. Bir iki saat kadar sonra kanımızdaki glikoz tükenir. Bu aşamada vücudumuz enerji ihtiyacını karşılamak için glikojen rezervlerini devreye sokar, bu rezervlerin de tükenmesi sonrasında sıra yağ rezervlerine gelir.
Sıkı bir antrenmanda kas dokularımız kanepe uzanmamıza kıyasla daha fazla enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerji başlangıçta glikojen rezervlerinden sağlanır. Bunlar tamamen tükendiğinde enerji için yağ rezervleri devreye girer. Dayanıklılık antrenmanlarında kaslar için enerji ihtiyacının ana enerji kaynağı yağlardan sağlanır.
Doğru antrenmanın yanında beslenmeye dikkat edilmezse yağ kaybı söz konusu olmaz. Çok yağ, az karbonhidrat tüketmeyi öneren ketojenik vb. diyetler yağ kaybı için en popüler diyetlerdir. Ancak bunlar aynı zamanda az kalori almayı da teşvik eder. (Ketojenik diyet ve atkins diyeti hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz.) Ancak ketojenik diyet gibi bazı besin gruplarını sınırlandıran diyetlerin kilo vermeye neden olmasının en önemli sebebi, kişinin yeme alışkanlıklarının değişmesi ile yasaklanan yiyeceklerin yerine başka besinleri koyamamasından kaynaklanır. Kişi otomatikman daha az kalori almaya başlar. Ancak daha sonra yeni beslenme şekline alıştığında, yani diyeti uzun süre uyguladığında bu yeni planın izin verdiği yiyeceklerle beslenmeye alışır ve böylece daha fazla kalori alır ve kilo verememeye hatta almaya başlar. Sonuç olarak sağlığın öncelikli koşulu; dengeli beslenmek ve sağlıklı besinleri ihtiyaç duyduğumuz kadar tüketmektir.
Öte yandan sadece egzersiz yapmak da kaslarımızın artmasını sağlayamaz. Kaslarımızın artması için enerji ihtiyacının karşılanması da eşit derecede önemlidir. Kaslar proteinlerden oluşur. Protein kasları hareket ettiren uzun ipe benzer lifler içeren aktin ve miyozin adı verilen proteinlerden oluşur. Bu proteinlerin oluşabilmesi için enerji ve amino asit kaynağı gerekir. Yani özetle protein bakımından zengin bir beslenme programı uygulamak, kas kütlesinin artmasına ve korunmasına katkı sağlar.
Kas antrenmanları ve protein bakımından zengin beslenme yanı sıra vücudumuzun kas kitlesini belirleyen başka faktörler de vardır. Bunlar genetik özelliklerimiz ve cinsiyetimizdir. Erkeklerde daha fazla bulunan testosteron, kasların gelişmesini destekler. İşte bu nedenle kaslarını geliştirmek isteyen bazı insanlar, vücuttaki testosteron seviyesinin yükselmesini teşvik etmek amacı ile steroid takviyesi alırlar.
Vücudunuzdaki yağların azalıp kasların artmasını istiyorsanız. Protein bakımından zengin bununla birlikte dengeli bir diyet uygulamalı, vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan fazla kalori almama özen göstermeli ve kas kitlesini artırmaya katkı sağlayacak egzersizler yapmalısınız. Sonuç olarak yağlar kasa dönüşmeyecek ama vücudunuzdaki yağ varlığı azalırken kas varlığı artacaktır.
Not: “Kilo verdiğimizde yaktığımız yağların vücudumuzu nasıl terk ettiğini merak ediyorsanız burayı tıklayabilirsiniz.
Comments
Post a Comment