Skip to main content

Neden Zebraları da Atlar Gibi Evcilleştirmedik?

 Neden Zebraları da Atlar Gibi Evcilleştirmedik?

Zebra denildiğinde genellikle akıllara birtakım yönleri ile ata, bazı yönleri ile eşeğe benzeyen, çizgili derisiyle ise benzersiz sevimli bir hayvan gelir. İnsanoğlu atı ve eşeği evcilleştirirken acaba niçin zebraları da evcilleştirmemiş diye merak ettiyseniz yanıtını burada bulabilirsiniz.





İnsanla Zebranın Karşılaşması

Bildiğiniz benzer biçimde ilk modern insan yani Homo sapiens, ilk ilkin Afrika’da ortaya çıkmış ve oradan dünyaya yayılmıştır. İnsanoğlu yeni bölgeler keşfetmiş ve bu bölgelerde, o bölgeye özgü daha önce görmediği hayvanlarla karşılaşmıştır. Atlarla ilk kere Kuzey ABD’da karşılaşmış, bu hızlı koşan, güçlü ve uysal mizaçlı hayvanın etini yiyecek yerine onları evcilleştirerek, ulaşım ve iletişim alanında kullanmayı daha yararlı bulmuş ve o tarihten sonrasında atlar, dünyaya insanoğlu eşliğinde yayılmaya adım atmıştır.


Uysal bir tür olan at, ilk kez insanla karşılaştığında korkma ya da kaçma davranışı göstermemiştir. Çünkü insan; orta halli bir primattır, üstelik atları avladıkları ve yedikleri de asla görülmemiştir. İnsan, atı evcilleştirip, çiftleşmesine de müdahale etmeye başlayınca, atlar giderek daha uysal bir tür haline gelmiştir. Ancak insanoğlu atların eko sistemlerinin dengesini korumayı başaramadığından bugün yırtıcı at bulmak asla kolay değildir. Belgesellerde gördüğümüz vahşi at sürüleri ise aslında evcilleşmiş olan atalarından doğan sadece yırtıcı yaşama geri dönmüş olan atlardır. Yani aslında teknik olarak vahşi oldukları söylenemez.




Zebraların ortaya çıkış bölgesi ise tıpkı insan benzer biçimde Afrika’dır. Görünen o ki adamın, zebrayı evcilleştirmeyi akıl etmesinden çok önce türlerimiz birbirini yakından tanımıştır. İnsanın avcı, zebranın av olduğu geçmişimiz sebebi ile bizim için aslan, kaplan neyse biz de zebra için aynı şeyiz. Çünkü insanın zebraları evcilleştirmeye kalkıştığı dönemde zebralar, mağara adamlarının kendilerini avladığını biliyorlardı. Bu yüzden zebralar, içgüdüsel olarak insandan korkar ve adamla yüz yüze gelmesi niteliğinde ölüm kalım refleksi ile saldırgan davranışlar sergilerler. Türlerin haiz oldukları eğilimler ve mizaçlar, türün evrimi süresince gelişir ve yerleşir. Bu içgüdülerden bazıları, beynin fizyolojisinin bir parçası haline gelir. İşte zira zebralar, insana itaat etmez ve esaret altında tutulduklarında agresifleşir ve birbirlerine zarar vermeye başlarlar.  Üstelik insanların istek ettiği kadar verimli üremezler. Doğal ortamlarını andıran hayvanat bahçelerinde bile hayvanat bahçesinin ahenkli misafirlerinden biri değildirler.




Görünüşleri şirin ve zararsız olan zebraların hayvanat bahçesinin korumasına karşın bazı insanlara saldırdıkları ve ciddi şekilde yaralanmalara sebep oldukları tanınmaktadır. Zebranın çiftesi kadar ısırığı da ölümcül olabilir. 


Evcilleştirme Çalışmaları

19. Ve 20. Asır boyunca bilhassa kolonizasyonun yükseldiği dönemde insanlar, zebrayı evcilleştirmek için pek fazlaca çalışma yapmıştır. Ancak harcanan onca çabaya ve birçok değişik metot denenmesine karşın ilerleme kaydedilmemiştir. Çünkü zebralar doğaları gereği agresif, davranışları öngörülemez ve refleksleri keskindir. Üstelik insanı yırtıcı bir hayvan olarak görürler ve bu yüzden de insanla yüz yüze geldiklerinde saldırgan davranışlar sergileyip, insandan kaçmaya çalışırlar.




Bir hayvanın evcilleştirilmesi için üç temel kriter vardır. Birincisi hayvanın sakin mizaçlı olması, ikincisi esaret altında üremesi; üçüncüsü ise saldırgan davranışlar sergilememesidir. Ancak zebra bu üç kritere de uymaz. Zebralar aniden acımasız davranışlar sergileyebilen hatta kendi türüne bile saldırabilen hayvanlardır. Göçebe olduklarından aslanlar şeklinde belli bir bölgede yaşamazlar ve bu nedenle belli bir bölgede yaşamak da doğalarına müsait değildir.




Agresiflikleri ve kuvvetli vücut yapıları, yanlarına yaklaşan herhangi birisine ciddi hasar verebilecekleri demektir. Sonuç olarak bütün hayvanlar evcilleştirilemez ve zebralar da bunlardan biridir.


Kaynaklar:

Jared Diamond-Tüfek Mikrop ve Çelik

Library Of Congress

Library of Congress (Link 2)

Comments

Popular posts from this blog

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği , ( Rusça :    Союз Советских Социалистических Республик   ( yardım · bilgi ) , Soyuz Sovetskikh Sotsialisticheskikh Respublik ,  /sɐˈjʊs sɐˈvʲeʦkʲɪx səʦɪəlʲɪˈstʲiʨɪskʲɪx rʲɪsˈpʊblʲɪk/ ; kısaca СССР, SSSR )  Sovyetler Birliği  ya da  SSCB  olarak da bilinir,  Rusya İmparatorluğu 'nın  1917 'deki Büyük  Ekim Devrimi 'yle yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde kurulan ve  1991 'e değin varlığını koruyan devlet.  Avrupa 'nın doğu kesimiyle,  Asya 'nın kuzey kesimi boyunca yayılan SSCB, son yıllarında 22.403.000 km²'lik  yüzölçümüyle  dünyanın en büyük ülkesiydi.  Nüfus  bakımından da 293.047.571 ( Haziran   1991 ) kişiyle 3. sırada yer alıyordu. Aynı zamanda dünyanın başlıca siyasî ve askerî güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği, batısında  Norveç ,  Finlandiya ,  Baltık Denizi , Polonya ,  Çekoslovakya ,  Macaristan ...

Лжедмитрий I

Лжедми́трий I , официально именовавший себя царевич (затем царь) Дмитрий Иванович [1] [2] , в сношениях с иностранными государствами — Император Димитрий ( лат.   Demetreus Imperator ) (ум.  17 мая   1606 ) —  царь   России  с  1 июня   1605  по  17 (27) мая   1606 , по устоявшемуся в историографии мнению —  самозванец , выдававший себя за чудом спасшегося младшего сына  Ивана IV Грозного  — царевича Дмитрия . Первый из трех самозванцев, именовавших себя сыном  Ивана Грозного , притязавших на российский престол (см. также  Лжедмитрий II  и  Лжедмитрий III ). Гибель царевича Дмитрия Основная статья:  Дмитрий Углицкий (царевич) Царевич Дмитрий погиб при не выясненных до настоящего времени обстоятельствах — от ножевой раны в горло. [3]   Его мать  обвинила в убийстве Дмитрия пребывавших в Угличе «людей Бориса»  Данилу Битя...

Kanije Savunması

önceki sonraki Ünlü Kanije Savunması’nın kahramanı olarak tanınan, Türk Tarihi’ne adını zekâsı  ve kahramanlıklarıyla yazdıran, kahveye olan düşkünlüğü ile ün salarak kendisine “Tiryaki” lakabıverilen Tiryaki Hasan Paşa, tam olarak bilinmese de bazı kaynaklarda Kanije Savunmasısırasında (1601) 87 yaşında olduğu  söylendiği üzere 1516 yılında doğmuştur. 2. Selimzamanında Enderun’da eğitim görmüştür. 3. Murat’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da onunrikabdarlığı görevini yaptı. Ardından 3. Murat’la birlikte İstanbul’a gitti ve bir süre saraydakaldı.İlk olarak İzvornik sancakbeyi oldu. 1583’ de Göle, 1587’de Pojega sancakbeyioldu.1594’de Bosna beylerbeyi oldu ve  daha sonra daha sonra Budin beylerbeyi oldu. 1600-1601 yılları arasında fethedilen Kanije Kalesine  beylerbeyi olarak atanan Tiryaki Hasan Paşa bu yıllarda yaşının verdi...