Skip to main content

Neden Bazen Sebepsiz Yere Üzgün Hissederiz?

 Neden Bazen Sebepsiz Yere Üzgün Hissederiz?

Bazen sebepsiz yere kendimizi mutsuz ve incinmiş hissederiz. Bu duygu durumunun hem hiç bir nedeni yoktur hem de tonlarca nedeni vardır. Bir süre sonrasında hüzne adapte olur ve yatkınlık duymaya başlarız. Hüzün, artık kaçınılmak istenen bir şey olmaktan çıkıp istenmeyen şeylere meyletme durumunu ifade eden öteki durumlar benzer biçimde bir tür bağımlılığa varır. Bu aşamada ise bunu hakkettiğimize ve değişiklik yapma şansımız olmadığına inanmaya başlarız. Bu inançlar değiştirme çabasını ortadan kaldırıp, bizi derin bir keder durumuna götürür.







Sebepsiz Hüzün Nedir?

Bu durumu, hepimiz ara sıra yaşadığımız halde bunu ifade etmek için kullandığımız bir terimimiz bulunmuyor. Aslında “hipofeni” terimi, sebepsiz keder anlama gelir ancak bu terim, halk içinde zihinsel engelli insanları tanımlamada kullanıldığından başlangıçtaki ilmi anlamını çağrıştırmaz olmuştur.


Bu makalede; bir ismi ve net bir öne sürülen nedeni olmayan hüzün durumunun ortaya çıkmasına ait nedenler özetlenmiştir.


Nedensiz Hüznün de Nedenleri Vardır!

Bilinçaltımız sayısız geçmiş deneyimin yükünü taşır. Hafızamız bir sürü anı ve malumat ile doludur. Bazı uyarıcılar (işitsel, görsel vb.) bu anılardan birini hatta birkaçını aynı anda tetikleyebilir. Bilincimizle bu hatıranın farkında olmasak da uyarıcının etkisi ile o hatıraya dair hislerimiz su yüzüne menfaat. Bu hüzün durumu, bazen öylesine güçlü olur ki insan hiç bir şey yapmak istemez. Üstelik sıkıntının kaynağının bilinmemesi, durumu daha da yorucu ve yıpratıcı kılar.


Hüznü Tetikleyen Deneyimler Nelerdir?

Bu deneyimler kuşkusuz kişiye özeldir. Genellikle üzüntülerimizin ve mutluluklarımızın deposu başkalarıdır. Sık yaşadığımız bu duruma öylesine adapte oluruz ki kendi rolümüzün tesirini hesaba katmamaya başlarız. Oysa hayal kırıklıklarımızın ve yaşadığımız acıların en önemli nedenlerinden biri; aşırı adaptasyonun bağımlılığa dönüşmesidir.


Hüzne Yol Açan Unsurlar

Güven Sorunu

Güven sağlamak seneler alırken güvenin kırılması saniyeler içinde gerçekleşir. Güven kırıklıkları arttığında genel bir itimat sorunu ortaya menfaat. İnsan basit basit hiç kimseye güvenmemeye başlar. Oysa kime güvenebileceğimizi bilmek ve güven dengesini oluşturmak en önemli gereksinimlerimizden biridir. Güven sorunu, içimizde derin bir hüzün duygusuna neden olur. İnsanların niyetlerini en baştan bilmeyi istek eder, bilinmezlikler söz konusu olduğunda güvenememeyi seçeriz. Eğer güvenmeyi göze alırsak ve güvenimiz karşılığını bulamazsa bu kez da başkalarının bizlere zarar vermesine izin verdiğimiz için kendimize kızar ve üzülmeyi hak ettiğimiz gibi daha da üzücü bir netice çıkarırız. Bunun bir adım ötesi ise yalnızlık, yabancılaşma ve kendini soyutlamadır.


Bu aşamada, insanlardan uzak durmayı ve günlerce evde kalmayı tercih edebiliriz! Bu yaşanan üzücü deneyimler, yakın ilişkiler kurmaktan kaçınmamıza neden olur. Derin ilişkilerin yoğunluğu, ihtiyaçlarımızı karşılamaz olduğundaysa birçoğumuzun gayet iyi bilmiş olduğu gibi “içimizde derin bir boşluk” hisseder, ne yapacağımızı bilemez bir hale geliriz. Yalnızlık hissi, insanın çevresinde oldukca sayıda insan olması ile de giderilmez.


Karakteristik Özellikler

Hassas yapılı insanların başkalarının düşündüklerini ve söylediklerini fazlaca önemsemeleri; empati duygusu gelişmiş insanlarınsa kendini başkalarının yerine fazlaca koymaları dramatik duygu durumuna yol açabilir.


Travmatik Deneyimler

Hüzün duygusunun bir öteki sebebi, çocukluk ve gençlik çağında yaşanmış olan travmatik deneyimlerdir. Geçmişte yaşanılan tacizler, yakın birinin kaybı gibi nahoş vakalar, çok uzun yıllar süresince hüzne neden olabilir.


Yüreğimizde taşıdığımız bir suçluluk duygusu var ise o da hüzne yol açar. Kendini suçlamak yaşamın en acı verici deneyimlerinden biridir.


Hüznü etkileyen bir öteki etkili algıdır. Örneğin bir gönül ilişkisinin bitişi, bazı insanlar için “yaşamın sonu” anlamına gelirken bazıları rahatça yaşamlarına devam edebilir. Algı, durumun bizi ne kadar etkileyeceğine izin verdiğimiz, duygularımızı ne kadar kontrol edebildiğimiz şeklinde temel unsurlarla belilenir. Bazen algımız ailemizin, arkadaşlarımızın ve toplumumuzun sınırlarından etkilenir. Bu sınırların ve diğer güçlerin kontrolü de dramatik hissetmemize neden olur.


Dış Faktörler

Bazen otorite ve sınırlayıcı güçler, ruhsal sağlığımıza zarar vererek hüzne neden olur. Etrafımızı saran karamsar insanların etraflarına yaydıkları negatif duygular da hüznün bir diğer nedenidir.


Yaşa ve Cinsiyete Özgü Unsurlar

Hüzne neden olan durumlardan biri de kadınların hormonal değişikliklere neden olan adet döngüsüdür (PMS).

Erkeklerde ise hüznün cinsiyete has temel sebebi, topluluğun erkeklerden duygularını test etmeleri beklentisidir. Beklentilere karşılık verme arzusu, adamların duygularını bastırmalarına ve maskelemelerine yol açar. Bu da hüzün duygusunun yükselmesine yol açabilir.

Hüznün yaşla da ilişkisi vardır. Ergenlik, menapoz benzer biçimde gibi hayatın birtakım evreleri adamın daha fazla desteklenmeye gereksinim duyduğu evrelerdir.

Bazı ilaçlar, uyuşturucu maddeler ve alkol tüketimi de hüznün ortaya çıkmasına niçin olabilir.

Sonuç

Hüzünün peşindeki sebepleri belirledikten sonrasında, sebepsiz üzüntülerimizin sebeplerini tahmin eder hale gelebiliriz. Bununla baş etmenin en etkili yollarından biri konusunda uzman birine başvurmak ya da hüznü dışa vurmanın yani romantik derşarjın kendinize uyun yolunu bulmaktır.


Bir başka ergonomik yol ise sorunlarımızla ile alakalı olarak biri yahut birileriyle ile konuşmaktır. Bu sayede sorunlarımız tanımlanmış ve çözüm arayışı başlamış olur. (Ancak kime güvenip kime güvenemeyeceğinizi doğru tahlil etmemiz fazlaca önemlidir.)


Güvensizliklerimizi ve tutkularımızı bilincinde olursak düşüncelerimizi onların kontrolünden çıkarabiliriz. Değiştirebileceğimiz tek şeyin geleceğimiz olduğunu hafızamızda tutarak, geçmişin lüzumsuz yere dikkatimizi dağıtmasını önleyebiliriz. Böylece kendimizi daha iyi tanır ve kendimizi olduğumuz benzer biçimde kabul etme mevzusunda yol almış oluruz. Bunları başardığımızda yaşamın kaçınılmaz gerçekleri olan kayıplar ve reddedilmelerle daha iyi baş edebiliriz. Belki de bakarsınız nedensiz hüznün nedenlerini aramanın bile yolculuğumuzun güzelliklerinden biri olduğuna karar verirsiniz.


Kaynaklar:

National Institutes Of Health (NIH)

Personality dynamics and effective behavior – James C Coleman

Psychology of Emotion Hardcover – John G. Carlson

Comments

Popular posts from this blog

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği , ( Rusça :    Союз Советских Социалистических Республик   ( yardım · bilgi ) , Soyuz Sovetskikh Sotsialisticheskikh Respublik ,  /sɐˈjʊs sɐˈvʲeʦkʲɪx səʦɪəlʲɪˈstʲiʨɪskʲɪx rʲɪsˈpʊblʲɪk/ ; kısaca СССР, SSSR )  Sovyetler Birliği  ya da  SSCB  olarak da bilinir,  Rusya İmparatorluğu 'nın  1917 'deki Büyük  Ekim Devrimi 'yle yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde kurulan ve  1991 'e değin varlığını koruyan devlet.  Avrupa 'nın doğu kesimiyle,  Asya 'nın kuzey kesimi boyunca yayılan SSCB, son yıllarında 22.403.000 km²'lik  yüzölçümüyle  dünyanın en büyük ülkesiydi.  Nüfus  bakımından da 293.047.571 ( Haziran   1991 ) kişiyle 3. sırada yer alıyordu. Aynı zamanda dünyanın başlıca siyasî ve askerî güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği, batısında  Norveç ,  Finlandiya ,  Baltık Denizi , Polonya ,  Çekoslovakya ,  Macaristan ...

Лжедмитрий I

Лжедми́трий I , официально именовавший себя царевич (затем царь) Дмитрий Иванович [1] [2] , в сношениях с иностранными государствами — Император Димитрий ( лат.   Demetreus Imperator ) (ум.  17 мая   1606 ) —  царь   России  с  1 июня   1605  по  17 (27) мая   1606 , по устоявшемуся в историографии мнению —  самозванец , выдававший себя за чудом спасшегося младшего сына  Ивана IV Грозного  — царевича Дмитрия . Первый из трех самозванцев, именовавших себя сыном  Ивана Грозного , притязавших на российский престол (см. также  Лжедмитрий II  и  Лжедмитрий III ). Гибель царевича Дмитрия Основная статья:  Дмитрий Углицкий (царевич) Царевич Дмитрий погиб при не выясненных до настоящего времени обстоятельствах — от ножевой раны в горло. [3]   Его мать  обвинила в убийстве Дмитрия пребывавших в Угличе «людей Бориса»  Данилу Битя...

Akçay savaşı

Akçay savaşı Karamanlılar ile Osmanlılar arasında 1397 yılında meydana geldi. Macar kralı sigismund'un Osmanlılarla yaptığı Niğbolu Savaşı'ndan sonra güçlenen Karamanoğlu Alaüddin Bey Ankara'ya hareket düzenleyerek Anadolu Beylerbeyi sarı Timurtaş Paşa'yı esir aldı. Niğbolu Zaferini haber alınca Timurtaş paşayı çeşitli hediyelerle Yıldırım Beyazid'a göndererek af dilemiştir. Fakat bu af kabul edilmeyince Savaşa mecbur kalmıştır.Savaş Akçay Ovası'nda 2 gün sürmüş fakat savaştan bir sonuç alınamamıştır. Savaşın 2. günü Osmanlı Kuvvetleri, Karamanoğullarını çember içine alarak, Konya kalesine kaçmak zorunda bırakmıştır. Bunun üzerine Osmanlılar Konya'yı kuşatmışlardır. Alaüddin Bey Osmanlılar tarafından esir alınmış, daha sonra Yıldırım Beyazıt'ın emri ile öldürülmüş ve başı kesilerek mızrağı takılmış şehir içinde dolaştırılmıştır. Bu savaştan sonra Beyazıt Karaman üzerine yürümüş ve işgal etmiştir. Bu savaşın sonucunda Toros dağının kuzeyindeki şehi...