Bazen canımız öylesine yanar ki daha kötü bir acının olamayacağını düşünürüz. Eğer benim gibi korkutularak teselli etme geleneğinin hâkim olduğu bir coğrafyada yetiştiyseniz aklınıza gelecek ikinci şey “Beterin Beteri Var!” düşüncesi olur. Peki acaba hiç merak ettiniz mi, acının en beter hali nedir ve bunun ölçülmesi mümkün müdür?Kuşkusuz insanın dayanabileceği yani ölmeden ya da bayılmadan hissedebileceği acının bir sınırı vardır. Bazı insanlar acıya daha dayanıklı görünürler. Acaba bu insanlar fizyolojik nedenlerle daha az mı acı hisseder yoksa dayanıklı görünüm tavırdan mı kaynaklanır? Bu sorular, ilginizi çekiyorsa okumaya devam edebilirsiniz.
Ağrı ve Ağrı Eşiği Nedir?
Sinir sistemi; beyin, omurilik ve sinirlerden oluşur. Duyusal organlarımız ve sinirlerimiz vücudumuzdan aldığı bilgileri omuriliğimiz üzerinden beynimize aktarır. Beynimiz de aldığı bu bilgiyi yorumlar. Ancak tüm veriler beynimize gönderilseydi, beynimiz bu kadar çok veriyi işleyemezdi. Üstelik bu boşuna enerji harcamak olurdu. İşte bu nedenle vücudumuzda bir eşik sistemi gelişmiştir. Beynimiz eşik altındaki verileri işlemez. Hatta eşiği geçen bir verinin sürekli tekrarlanması durumunda da beynimiz bu veriyi her defasında işlemez. Bunu bir örnekle açıklayalım: Bir gömlek giydiğinizi düşünün. Gömleği giydiğiniz sırasında gömleğin teninize temasını hissedersiniz fakat temas gün boyunca sürdüğü halde günün geri kalanında vücudunuzda temasa dair bir his oluşmaz. Çünkü temasa dair bilgiler tekrarlanan bilgiler olduğundan eşiğin altında kalır. Diyelim ki bir rüzgâr esti ve gömleğin kumaşını dalgalandırdı. Bu durumda gömleğin temasını hissedersiniz öyle değil mi? Bunun nedeni sabit veriye, rüzgârın verisinin eklenmiş olmasıdır. Kıyafetlerin verisi tek başına eşiğin altındayken rüzgârın verisi de eklenince eşik aşılmış olur. Bu noktada sinir sisteminin çalışma mekanizması ile ilgili ilginç bir gerçek daha ortaya çıkar. Sinir sistemimiz “ya hep ya hiç” yaklaşımı ile çalışır. Şöyle ki veri eşik değerinin altında kaldığında hiçbir şey hissetmeyiz ama eşik değeri aşılır aşılmaz, sadece eşik üzerinde kalan kısmı değil, tüm veriyi algılarız.
Sinir sistemimiz ağrılara dair verileri de diğer tüm veriler gibi işler. Beynimizin “ağrı” yorumunda bulunabilmesi için ağrı verilerinin eşiği geçip beyne ulaşması gerekir. Aslında eşiğin altında kalan ağrı verileri, beyne ulaşıp ağrı olarak yorumlanana kadar ağrı değildir. Uyaran, bir rahatsızlık hissine yol açtığında buna ağrı, uyaranın rahatsızlık hissine dönüşme sınırına da ağrı eşiği denir.
Bileğinize bir kelepçenin takıldığını düşünün, ilk veri, kelepçenin bileğinize takıldığıdır. Sonra kelepçe yavaş yavaş sıkıştırılmaya başladığında, kelepçenin varlığını daha güçlü bir şekilde hissedersiniz. Kelepçe daha da sıkıştırılıp bileklerinize baskı uygulamaya başladığında artık bir rahatsızlık hissi ortaya çıkar, yani ağrı eşiği geçilmiş olur.
Ağrı Toleransı Nedir?
Ağrı toleransı bir kişinin en fazla ne kadar acıya dayanabileceğini gösterir. Kelepçe örneğinden devam edecek olursak kelepçe iyiden iyiye sıkıştırıldığında acı öyle bir hal alır ki vücudumuzda “kaç ya da savaş” tepkisi ortaya çıkar. Ağrı toleransının iki bileşeni vardır. Birincisi, beynimize acı sinyallerinin iletilmesinden sorumlu olan reseptörler; ikincisi ise beynin acı ile ilgili yorumu. Bu ikisi hissedilen acı ile ilgili kararı belirler. Bireyin ağrı toleransını belirleyen birçok faktör vardır: Cinsiyet, yaş, psikolojik ve fizyolojik durum hatta genetik faktörler ağrı toleransının belirlenmesinde etkilidir.
Dolorimetri Nedir?
Acı ilgili bilimsel araştırmalar için bir ölçüm tekniğine ihtiyaç duyulmuştur. Acıyı dol cinsinden ölçmeye yarayan bu alet, Cornell Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından tasarlanmıştır. Alete Latince “acı” anlamına gelen “dolor” kelimesinden esinlenerek dolorimetri adı verilmiştir. Ölçü birimine ise “dol” denilmiştir. Ölçek aralığı 0 ila 10,5 arasındadır. Yani en düşük ağrı 0 en yüksek ise 10,5’tur.İkinci derece yanıktan muzdarip hastalara hissettikleri acının bu skalada ne karşılığı olduğu sorulduğunda, ağrıların 8’in üzerinde olduğu 11’in üzerindeki ağrıların ise “ayırt edilemez” olduğu görülmüştür.
Bu ağrı ölçüm birimi, evrensel olarak geçerli olmayacağı gerekçesi ile bilimsel topluluklar tarafından onaylanmamıştır. Bu nedenle çekilen acı hakkında fikir edinmek için herkesin öznel yargılarını öğrenebilmek için aşağıda bir örneği yer alan gülen yüz grafikleri kullanılmaktadır.Belirsizlik bilim insanlarını rahatsız etse de bu kaçınılmazdır. Çünkü yukarıda da söz edilmiş olduğu gibi fiziksel, psikolojik ve genetik faktörlerin tümü, ağrı algısını subjektif kılar.
Aşırı Acı Neden Bayılmaya Yol Açar?
Acının aşırı artışı, otonom sinir sisteminin işleyişinde geçici bir kesintiye neden olur. Otonom sinir sistemimiz, kalp atış hızımızı ve kan basıncımızı belirlemekten sorumludur. Bu sistemin işleyişindeki kesinti, kalp atış hızının ve kan basıncının düşmesine neden olur. Dolayısıyla beyne giden kan miktarı azalır. Bu durumda kişi bayılır. Bayılmaya neden olan acı miktarı, kişinin ağrı toleransına bağlı olarak belirlenir.
Acı Toleransını Etkileyen Faktörler:
- Psikolojik faktörler
Aşırı acıdan bayıldığımda aklımdaki son düşünce, bu acıya katlanmaktan başka çarem kalmadığıydı. Oysa benzer bir operasyon geçiren bir arkadaşım bu acıyı, çok hafif bir acı olarak tanımlamıştı. Ben de büyük bir güvenle hastaneye tek başıma gitmiştim. Aslında belki de bu acı, dayanamayacağım bir acı değildi ama kesinlikle beklentimin çok ötesindeydi. Beklentilerimin üzerinde bir ağrı ile karşılaşmak muhtemelen çok korkmama neden olup, panik duygusu otonom sinir sistemimi kesintiye uğratmış, dayanabileceğim ağrı miktarının düşmesine neden olmuştu.
- Zihinsel durum
Bilimsel araştırmalar; zihinsel odaklanmanın, hazırlığın ve meditasyonun acı algısını değiştirdiğini göstermektedir. Uzunca bir süre kronik bir ağrıyla yaşamak zorunda kalanlar genellikle onunla daha iyi baş etmeye başlıyorlar. Bu sav, bilimsel bir çalışma ile de doğrulanmıştır: Deneklere acı hissettikleri sırada iki farklı zihinsel durumdaki algıları sorulmuştur. Aynı acı söz konusuyken nötr bir düşünce sırasındaki acı algısı ile cinsel bir fantezi kurulması sırasındaki acı algısı karşılaştırılmıştır. Nötr aktivite sırasındaki acı algısının çok daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Bu gözlem, acının zihinsel durumla ilişkisine dair net bir iç görü sunmuştur. Yani acı söz konusu olduğunda hoş düşüncelere odaklanmak acı toleransımızın yükselmesine yardımcı olur.
- Genetik faktörler
Genetiğin önemli bir faktör olduğunu ortaya koyan çalışmalar da vardır. Nörotransmitterler merkezi sinir sistemine ağrı bilgisini iletir. COMT adı verilen bir enzim, dopamini metabolize eder. COMT enzimi bazı insanların doğal kimyasında diğerlerinden daha aktiftir. Bu makalenin konusu olmayacak kadar teknik nedenlerle bu enzimin vücudumuzdaki doğal durumu, doğal ağrı kesicilerin (endorfin) işleyişini etkileyerek diğer insanlardan daha fazla acı hissedilmesine neden olabilir.
Sonuç olarak ne ağrının ölçülmesinde ne de ağrı toleransının net bir sınırının belirlenmesinde subjektif olmayan bir cevap verilmesi mümkün değildir. Ancak doğruya en yakın tahminin 11 dol’dan daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Comments
Post a Comment